HİVDA


Kül yutmaz kevaşeler hanında
Hancıyı vurmuş gibi yürek
Şimdi unutulmuş bir marştadır
Mavzerlerde mermiler hazan
Bir umuttur alnımızın çatında

Sevdalanmış sedanda salıncaklar
Ay ışığı kokar derin kuyuların 
Gül Hivda… Gülşen Hivda…
Sen bende hür, ben sende parya
Ve keşmekeş; yaralar yaralarda 

Babaçkolar rıhtımında bir mavi rüzgar
Aparıyor gönlünü çılgın enginlere
Bozuk çalsa da bozum havamız leyley
Çarkına tükürmüşüz bir kere 
Kayarto kopillerin, dalkavuk hırboların
Ne çiçektir biliriz
Kokoz kokorozlar da

Vardakostalar zamazingo 
Voliyi vurmuş godoş hırtapozlar kanişi
Hey gidi erlik hey şimdi şinanay 
Zartayı çekmiş yiğitler
Mıshıtçı gebeşlerin melun insicamında
Sigortası atmış janti yürekler
Bilenmiş zırzoplara 
Puskun, kıvam bekler

Ranzam, zulam, soluk resmin
Saplanır soluğuma 
Can Hivda… Canan Hivda…
İşte böyle yazıyorum canına
Hatıran mermidir damarımda
Dışarda çılgın bir bahar
İçerde hep kış mevsimi

SEVDE



Çifte dikiş gider sabanlar
Fersiz toprağın koynu
Fersiz, yetim, analar
Kuş uçan, kervan geçen
Bostanlar ölgün şimdi
Ölgün Dicle denizi

Ve çakırkeyif buğdaylar
Kahyalar körkandil çeper
Mösyölerde bir kültür 
Nankör çıyanlık
Kepenekler mahzun
Bağlamalar öksüz
Kalleşlik mazinin töresine 
Şimdi âdet diye bellenen
Hicapsız ikirciklik

Heybesiz bulvarlarda
Cartalı haybeciler salınır
Dümenci dubaralar
Ertekeden nümayiş
İmam kayığındayız sürgit
Façalar çiğnedik muttasıl
Erce, âdil, hilesiz
Bundandır kavlimizden kaçışı 
Geçmişi tam kınalı
Piyazcı sendikalar
Kaparoz puştlarının

Çifte dikiş gider sabanlar
Cana bir çınar gerek
Yüreğin, yüreğin gibi serin
Derin kuyular içim
Mars olmuş, dumanaltı
Kaybolmuşam, gel artık
“Karışsın köz yaşlarımız
Karışsın, yeşil…”

ROZA



Yoldular, soydular, kırıştılar
İnsanı insanla yıktılar
Aşna fişne iskandiller ağında
Bıçkınları puluçlarla oydular

Adındır, dudağımda asırlık
Esrarına amade yalım
Adındır, terk etmez, sıddık
Vurur yumruğunu
Sadrıma sadrıma
Hücremin başkenti suskunluğun

Gözlerin, yalın kılınç
Gözlerin ıssız, kallavi
Bir benim şimdi
Firari sensizliğin belasında
Bir benim tütsülü
Voltalı ahrazlığa

Şimdi yürek yorgun
Virane, ıssız
Ansızın yaşlanmış bir gecede
Yaşlanmış canına kadar
Orostopolluk
Sırtlanca, sefil
Yığınların tenhasında savrulmuş
Yırtılmış bir hecede
Kursağıma avazın gelmiş

Sevmişem, şahidim dağlar
Sevmişem Allah’ına kadar
Ölünceye dek değil
Ölümden sonra da
Yeşerinceye değin
Tutuşan ellerimiz
Seni yangın bağrımın
Avlusuna gömmüşem

PENÂH



Risâlet göklerinin şemsi
Riyaset tarihinin başkenti
Senin senalar kokan
O mübarek gönlündü

Adaletinden selamet
Cesaretinden nezaket taşardı
İraden doruklar kadar
Merhametin âlemler aşardı

Fârân dağlarında bir Gül
Uğruna gülistanlar feda
Cömertler cömerdi ellerin
Şifalar nehriydi alınlara

Öyle bir merhaba eylemiş ki 
Hayatın ömürlere
Sonsuzluk düşleri zât-ı âlinle
Yârenlik hayalleri

Penâhımızsın ulu önder
Karanlık kuyularda hilalimiz
Işığın içindeki rehberimizsin
Nur dolar baktığın yer

Biz dünyaya bulanmış
Sevenlerini çek çıkar
Devranın batağından
Canın canımıza Hira

MEVLÎD


Doğ ruhumuza Efendim
Saraylar çökertelim
Kurutalım kötülüğün gölünü
Çorak canları tufan bassın
Küfrün ateşi sönsün
Dünya ravzana dönsün

Doğ ruhumuza Efendim
Ebvâ’da gül mevsimi
Çözsün dilsiz cevheri
Mübarek validenin
Mahzun kemiklerine bile
Göz koyanlar kahrolsun

Doğ ruhumuza Efendim
Badiye yaylamızda feyiz
Sahralar vahalarla çağlasın
Hayalinle donansın cihan
Mefkûrenle dirilsin naaşlar
Naatlar serden geçsin

Doğ ruhumuza Efendim
Doğ da imana boya
Zamane Kureyşleri
Doğ ruhumuza Efendimiz
İki cihan serverimiz
Doğ ki ölsün yasımız

ÇAĞRI



Şu cihan çöllerinde
Muazzez deryana hasret
Bin sessizlikle yıkanmış
Kurak bir ırmak sesim
Ağlar, çağlar, dağlar ey

Rikkatinin zarafeti dahi
Kırk korku salmış hasmına
Tevazunda heybet dağları
Nadide görkeminde
Rahmetin kâinatı saklıydı

Firkatin tamusunda
Sensizlikten eriyen
Figan peteklerine
Her gün bir hüzün yılı
Canımız ağrıyor ey

Mahcupların Efendisi
Masumların Efendisi
Mazlumların Efendisi
Öksüzlerin Efendisi
Issızların Efendisi

Efendim, Efendimiz
Sözlerin tesellimiz
Seni görmeden gördük
Seni duymadan duyduk
Bağrına bizi de bas

BEJNA


Gözlerin savruk bozkırlar
Gözlerin hoyrat, afacan
Sevimli taraçalar koylarda
Kalyonlar kanyonlarda
Herkesten sakladığım
Künyeni sayıklar
Gözlerin, gözlerin jiyan
Perçemin pençeler canı
Perçemin dehşet, zalim, amansız
Çitlembikler taç olmuş saçlarına
Cimcime sekseklerin
Otağıma volkandır

Rengin nasıl da ateş Bejna
Teninde nehirler ve başaklar
Gülüşün nasıl da mermi
Nasıl da hançer bakışın
Vefalı rüzgarlara vasiyetimdir
Kurutunca yokluğun
Beni simana gömsünler

Fezan; behişt, benefşe
Fezan saflık, insaniyet
Sen bana gürül gürül memleket
Ben sana hep gurbet kalmışım
Biz bizde Amed
Biz bizken masumiyet
Biz bizsiz esaret
O gün sen de anlarsın



KAMER


Birlik aktarında ne burcular vardır ne burcular.
Sürgülenmiş, geçmiş yürek yüreğe; 
aşktan baygın rayihalar, ıtırlar…
Teklik semaverinde fokurdar güzelliğin görgüsü.
Buhurdanlar çağıldar buruk koylarda.

İşte nezaketin zarafeti, Sevgilimiz…
Nasıl da salınır incelikler deryasında, nasıl!
Hasretiyle kavrulmuş gönüller meclisimiz;
nasıl da kıvranıyor ateşin firdevsinde, nasıl!
Can feryad, can figan, can yangın yeri.

Kainatın kalbi aşkınla coşar durur,
çalkalanır gök deryası, susar şemsler tekkesi.
Taşar zahirler ardından görklü ehad denizi,
taşar da deşer ruh dağını dağlaya dağdağa...
Vur mızrabı canın canına, mühürle ey.

Sırların sırrında belirmiş aşkın karası…
Gömülmüş susuzluğun göğsüne uçsuz umman,
ins aynalarının hirasında bu aynasızlık da ne?
Bu mahşeri ıssızlık kalbe nerden musallat…
Gel dindir gecemizi, ölsün sessizliğimiz.

DİRENİŞ



Ufuklardan bir ses gelir
Gül yaprakları kımıldar
Ben şimdi burada

Ateşten gömlekler düğümlenir
Bir sevda yağmurunda
Düşlerim ıslanır ve saçlarım
Dalgalanır direniş rüzgarında

Silahlar feryat eder
Zalim ellerde
Tanklar, bombalar ve her şey
Boyun eğmiştir Hakk'a

Kuşlar teselli eder
Ümit gözlü çocukları
Ve konar hüzünle
Balkonlarından balkonlarımıza

Her yerde kuş sesi 
Fakat insanlık
Dinlemiyor gibi artık
Barış türküleri kuşlardan

Bir de damarımdan gelir
Damarlarda dolaşan ses
Nefese karşı nefes
Hayat kumarlarında

Yakınlardan bir 'ölü' gelir
Adı vicdan
Vicdansızda kaybolan
Ve biz şimdi çilekeş
Sömürülmüş bir çağda
Kan emicilere direnişimiz

Haydi... Vakit geçiyor...
Yankılansın uydulardan
Duyulsun fezâda o söz...