FAĞFUR



Karanlığa gece; bir tutam ışık…
Anlam sofranı ser ruhumuza ey.

Ki ısınsın iliklere kadar her yanımız.
Ki rahmetin kadim tığlarıyla,
Dokunsun beraberlik kumaşımız…

Geçir içimizi o dar menfezden ey.

HURUÇ


Göz göze gelemeyen mahcupları,
Köz köze yanamayan sessizler anlar.

Gidersin, göçer ne kadar kuş varsa...
Nefessiz yaşamaklar öğrenir yürek...

Gidersin, gelememişken bile daha,
Şimdi bir merhume yerine kalan...

BURAĞAN


Bakışlarında masum günbatımı,
Teninde alımlı yıldızlar parıldar.

Bağrın, yaralı kumrular mevsimi;
Gülüşünde yarım kalmış şarkılar.
Büyür, büyür, büyür göz bebeklerin...

Cennetime dönüşür içli cehennemin!
Çığlığın bahçemdir, yeniden doğuş.

AV MEVSİMİ


gözlerin gece gözlerin karadelik
güneş saçlarında derin sessizlik
boynunda kuğular, gülüşün gazal
birazdan bastırır tuzdan fırtına

yaprakların kuşlar misali dallarında
dökülemez uçar, körpe nazenin
keşke yalnız bunun için sussaydım bizi
herşey bambaşka olabilirdi oysa

hangi yerden kapanır bu kesik şimdi
kırılır içten içe geçirdiğin aynalar
uzar, uzar, uzar nurdan narin dişlerin
bulanır yetim, yüreğimin kanına

SONSUZ NEZAKET


Rahman’ın süt nehirleri
Çağıldar her gün her saniye
Görkemli anne dağlarından
Masum evlat vadilerine

Alemleri havada tutan
Cansızdan canlılar çıkaran
Varlığı yoklukla yeşerten
Hepsi nihayetsiz sergin

Sevgin nasıl da haşmetli
Aydınlatır kusursuz cemresi
Karanlıkta dönen dünyaları
Nereye dönsek zarafetin

KEMENT


Yaşadın asırlarca
Ama
Alışamadın hayata
Yüreğin hala
İlk günkü hayret

Baktığın her yüzde
Her ton her yön
Her renkte
Her ahenkte
Her his her seste
Soru işaretlerin

Bir yanın çılgıncası
Ölüm merakında
Bir yanın delicesi
Yaşamak coşkusunda

İnsan nasıl çelişki
İnsan zarif komedi
İnsan hazin estetik
Acı bilmece



İMAN KAHRAMANI



Bizim kahramanlarımız pelerinli değildi
Sarıkları vardı uğruna baş koydukları
Cübbelerinde binbir yama binbir gurbet
Heybelerinde insanlığa fedakar hizmet
Alınlarında vefa, enselerinde tevazu
Önlerinde Üstad gibi bir aziz müceddid
Dergahlarından eksik olmaz kırmızı şems
Azığında tefekkür, duruşlarında heybet
İçlerinde dinmez bir derya merhamet
Bizim kahramanlarımızın habersizdi
Sol elleri sağ ellerinden kadim leyalde
Canlarında dolaşır ulu ervahtan izler
Çocuklar eker, dinç gençler yeşertirlerdi
Suffagahlarında nur burcu dalga dalga
Ruhlarında kasırgalar, keşifler, sisler
Her biri bir deniz feneriydi tayfunlara
İşte Üstad’ın kutup yıldızları silsilesi
Karışlarlar dünyayı iman fütuhatıyla
Kalplerinde külliyat, zamanın dervişleri
Çağırır insanlığı doğruluğun doğusuna
Serden geçer gibi geçerlerdi nefisten
İnsanlığın selametini beklerler ufukta
O iman kahramanının çizdiği aydın yolda
Yürürler aşkın meşalesiyle fütursuz
Yürürler, feyezan fışkırır civarında

BEDİÜZZAMAN


Yaşadın, yaşatma ülküsüyle insanlığı,
Maneviyat asayişi kalbinden sorulurdu.
Dinç kalemler sivrilttin hakikat aşkına.
Yoktu müridin, vardı milyonlar fidanların...
Rabbini ihlasla İbrahim misali sevdin.
Cefakar ömrünce -ben batanları sevmem-
Ezgisi yükseldi durdu inleyen ruhundan...
Ebed ebed diye ağladı hep çağladı yüreğin...
Ne sırlar bildin tevazudan ödün vermeden,
Tüttün durdun Habibullah’ın gül izinde.
Ah bu daha ne ki, öyle nesiller gelecek ki,
İnşallah külliyatınla ey muazzez Evliya!
Kadim ümmete nurlu şarkılar söyletecek,
Sevdanın sofrasına diz çöktüreceklerdi.

HAZAN BAĞBAN


Sustu kalbin,
susku câna,
cânânsız tâk eyledi.
Aşk ateş,
âşık ateş,
mâşuk ateş,
çâk eyledi.
Hergiz aşklar,
toprağa su,
sadra berzâh-ı sahrâ...
Bildin işte,
donmadan aşk,
pîşemez sır kabında.

Gözün yaşın dökmeden,
ağlayanlar, dergâmız.
Gülmeden neşe duyan,
çağlayanlar, meclîsimiz.
Koptu tufan,
kırdı hasret,
bostanlar şimdi talan...
Dindi deryâ,
bitti ırmak,
çöller şen,
bahar nâlân...

KARA KONÇERTO


Çal Ludovico, çalınan yarınları çal;
Körpe düşlerimizi, hiç söylenemeyenleri.
Çal, dinsin bu gece de şu acı yara!
Şu derin şu çok katlı şu paramparçalayan!
Çal Ludovico, kendisinin hırsızı için çal,
Kırışık pişmanlıklar için çal paslı aynalarda. 
Hayallerin, hayatların çalındığı yerde,
Sen masum günahkarlar için çal Ludovico,
Belki hala bir ışık vardır karanlık için!
Umudun çağlayanı çağıldasın,
Sandukası akustik hazandan…
Çal Ludovico, savaşın yetimleri aşkına çal,
Var mı yaşamdan öte hazin orkestra?
Varsın batsın gemi, çalmaya devam.

NESLİCAN TAY


Sen şimdi o tertemiz gülüşünle,
Bahçedeki çiçekleri sulamaya göçtün.
Eteğine takıldılar, müşrik ilan ettiler,
Giderken bile gün yüzü göstermediler,
Ne çok çekti Türkiye din tacirlerinden,
Ham yobazlardan, kaba softalardan...
Sen şimdi o taptaze içten gülüşünle,
Kuşları yürekten koklamaya göçtün.
Üstünde belki bırakma rahatlığı ardında;
Sapıklarla, katillerle dolu zifir çağını…
Hoşçakal leydim; iyi, güzel, mutlu kadın.
Güllere selam söyle, huzur rüzgarlarına,
Masum cerenlere, aşkın semalarına…
Rahman sarsın yaranı kevser suyunda,
Esirgesin kalbini bütün ağrılarından.

AŞK ŞİMDİ PARYA



ay ışığı çehren kokar
sırrın kırk kilitle kilitli
sadrımı yumruklayan sandukamda
şimdi sen bende tabut
bense sende kabristan
ve işte aşk kursağımızda parya
ne olur bitme Rotinda

şimdi karanlıktır yuvamız
çırılçıplak kaldırımlarda
sırtımda karakol kuşunları
kim vurduya çıkmış adım
öyle sensiz öyle öksüzüm ki yar
şimdi solmaklar yeşermek
acının rahmine gömülen cana

sor da anlatsın Turcel
söylesin Hıdır Tepesi
aşk bize hiç gülmedi Rotinda
aşka gül dererken yılmadan
varsın tütün saran çocuklar
gül kokusu nedir bilmesin
bilmişken zararsızlığı
değil mi ki iyilik onların hakkı
varsın bekletsin talih

sabretmek de güzel leylim
ay ışığı şelale olup yağınca
güzel yavruların düşlerine
seni hep bekleyeceğim Rotinda
çocukluğumuzun gariban
keresteden penceresinde

DEVRAN FEYEZAN


yaşamak, yaramıza alışmak
gidemeyiz kendimizden Neval
kaynaşmak zorundaydı
insanlar öz gerçekleriyle
bense gözlerinde hala saklambaç
yokluğunda körebe, feci

sessizliğin, yalnızlığımın başkenti
gidişin anadili ağır yorgunluğumun
yağmur yemiş paltolar birikmiş de
altında kalmış içerim sanki
serinliğin şimdi hangi gölgeyle
yürğim yüreğini bağırıyor Neval
can tenine gayrı sığmıyor

oy Kürdistan Dağları kokardı 
tılsımlı, sıcacık nefesin
cönklerde antik harflerdi adın
şarkın, eski vadilerden miras
tüter yalçın geceler hücremde
ellerim ranzada, duvarda
masada, kafatasımda ellerim
hicran ki ne dar bir mezar

bilmem ne zaman uyanırız
hasretinde uykular yaktığımız
kardeşliğin can bahçesine
yasların değil, düğünlerin
iktidara geldiği şenlik demleri
bilmem ne zaman yeniden
gelinliğinle yanımda sen
kurtulacaksın kefeninden

MAZİ İÇERDE ALBÜM


eser asi bakışlarında 
hoyrat Fırtına Deresi
çakışır durur dikey yıldırımlarca
nehirlerde taş köprüler yüreğin
ormanlarda su ceylanları
şirin bir kıyımız vardı
bulutlar denizine sıfır
nehrin önü penceremiz
balıklar yarışırdı tutulmak için
nazenin oltamıza
yeşilin maviyle dansı gibi
yar sevmişem seni
saçlarında çay burcusu
ellerin yumuşacık, kınalı
nefesin bahar
gülüşün cehennem
ve anlatılmaz, yaşanır
hilesiz kucağın
Karester Yaylasında 
bir ahu dilber loy loy
nasıl da söker adamın yüreğini
var mı böyle civan kırım
cinayetler içinde
oy sevmişem seni
dindiremez Palovit Şelalesi
bu güneyli hasreti
bir kere yakmıştIr kuzeyin kızı
aşkın kadim meşalesini
gidişin bile hayat sevgili
isimsiz mezarına yuva kuran
marandalardan belli

ŞİMDİ HERKES DİLOVAN


türkçülere karşı Kürd’üm
kürtçülere karşı Türk’üm
farsçılara karşı Arab
arapçıya karşı Fars’ım
zalim azgınlara karşı daima
ezilen halkların yanındayım
budur imanımın gereği
gözlerinde erimemin sebebi

budur onurluca yaşamak
bendimi çiğneyip taşarak
yezitlerin önünde hep Hüseyin
aşkımızın kadim bedeli
Diyarbekir denizinde tutuşmak
izinde göğüs germek boranlara
her ciğerin harcı değil

çekinmeyiz namlunun
ardına saklananlardan
yalnız senden korkarız Kahhar
paylaşmayı severiz denk
adaletin gölgesinde serinleriz
Amed sofra olur bağrımıza
diz çöker, omuz bağlar
kardeşlik türküleri tüttürürüz

gel ey can, sana da yer var
kurtul kibir tasmalarından
gel beraber sevinelim razı
aynı tastan yar içelim
Dicle aksın alnımızın üstünde
ensemizde masumiyet gülleri
içimizde dilovanlar yeşersin

KÜRDİSTAN MARŞI


IKBY için bir hatıra…

çifte su verilmiş yürek çeliğinden örülme
Kürdistan kılıcı sıyrılmıştır kınından mertçe
ey şehidoğlu, ey muhacire ensar Peşmerge
Güneşten Bir Hilal nakşet sancağına şefkatle
mütedeyyinleri arkasında olan vatanın...
kıyamete dek batmaz istiklali, güven öze
Kürd’ü köle zanneden haysiyetsiz râfızîler
-Kürd bize ihanet etti- diye nefsini kandırsın
anlamaz, hakikat haini gafil müstekbirler
hakikat sadıklarını / kendini yormayasın
savaş hasma benzeyince kaybedilir, unutma
dişsizi dişliden sakın; merhametten ayrılma
ürüsün dursun dinci maskeli münafık itler
ardından hırlanmayan arslana arslan denilmez
itten türediğini sanan fitneci kahpeler
uğraşma boşa; kardaşlık nedir bilmez, bilemez
hakiki mü’minler ancak kardaşımızdır bizim
onlara açıktır kapımız, ocağımız bizim…
sadrımız kalkanımız; kırk milyon Kürd Milletiyiz
yurdumuza sığınmış / barbar sabîlerine bile
gerçek müslümanlığı yine bizler öğreteceğiz
bizi öldürmeye gelen, bizde dirilecek de…
ey Kürdistan gençleri, hazırlanın gitmiyoruz
zulme asla susmayız, kırmağ ile bitmiyoruz
devir, Salâhaddînlerin doğruluş çağlarıdır
kapanmaz gözkapakları, Uyanış zamanıdır
ne diyor Rasûlullâh; “vatan sevgisi imandandır”
sev yurdunu hep imanla, Rabbin doğrularladır
Kürdistan, Kürdistan’dan büyüktür; unutma sakın
evlatlar çoğalacak ve taşacak, akın akın…

MİSAK-I MİLLİ


Türkistan nezakettir
incelik, güzellik, cesarettir
Kürdistan cömertliktir
iyilik , dürüstlük, yiğitliktir
ferasettir, basirettir
şehadet, selamettir
zülfikarın zağlı pençelerinin
beraber savurması
deccalin kansız köpeklerini

Kürdistan nezakettir
incelik, güzellik, cesarettir
Türkistan cömertliktir
iyilik , dürüstlük, yiğitliktir
Türkistan Kürdistandır
Kürdistan Türkistandır
Türkistan Kürdistansız
Kürdistan Türkistansız
harabe, viranedir
fersude, beyhudedir

öyleyse daya sırtını
omzuma, dağ olalım
patlayalım küfrün yüzüne
mekan biz, zaman bizim
beklenen poyraz bizim
emanettir mazlumun ahı
soylu öfkemize kardeşim
öyleyse daya kalbini
sadrıma, can bulalım 
fesadın kellesine
cellad-ı canan olalım

HOZAN


söndü zerdüşt ateşi, şaman alevi
söndü grejuva 
geberdi batıl en şekilinden
bitti zivistan
konuştu gerçek apaydın
canımıza güneşten sofralar serildi
bandırmalar lal mevsimi
filikalar dargın aşka
dağ içini döker göğe lav kederiyle
çay tarlalarında çarpar yüreğin
kulağını toprağa ver, dinle kendini
üstümüzde sis denizi
yürürdün Ninova
çemlere dönerdi hazan leylinde
yürürdün usul
kuğu boynun 
nasıl utangaç
yağarken hücremin ranzasına
yürürdün Benusen kendinden geçer
ay ışığında yeşerir sakin
yeşerir onurlu
yeşerir şahına kadar 
leylim yollar nefesin
ciğerimin közüne
kışlalarda düğünler ilkyaz olanda
kodesin kodesime ekilir mahzun
yar çıldırmışam seni
hey cevherim hey
yine kan kusar can
Fuadoğlu göçer
taze ozanlar gelir

ZERZEVAN KALESİ


sabanlarda aşkın rüzgarı
serilmiş kepenekler omuzlara
işte çoban kalkanları
kavallar, yüreklerde borazan
gözlerin, dalgalı, boran
gözlerin, inatçı, durmadan
gözlerin alayına rezzan
gözlerin, gözlerindir Zerzevan
aniden bastıran dargın baran
surlarım, sırlarım, can kalesi

yüreğin, metal ejderhalar ülkesi
betondan dinozorlar devrinde
çarpışan iki yıldızdık
atom tarlalarında antik sevmek
Urartular yazsın argın sevdanı
İyonyalılar gözlerinden anlasın
acılar içinde nasıl doğulur
ehil, dilaver mimari
filinta canlar ki, erbap, namuslu
parayı bulmadan önceki Lidyalı
hey gidi arslan ciğerim
içerin Sus kentinin devrik kralı

yar, avazım gelir küçelerden
lâl, avare, şahmeran hançeri
bin yılların sılasında yoğrulur
doğrulacak erlerin hasretiyle
taşlar erir, yürek dağa dönüşür
ümidin kadim düşleri
ırmaklar  döşeği ellerindedir

NAMUS SEVDASI


ey oğul, bilesin
milattan önceki 
Hammurabi yasaları bile 
daha adildir, daha yiğittir
katili, sapığı, hırsız, yolsuzu
besleyip kollayan ülkemin
hukuk çöplüğünden

oysa Diyarbekir töresi
affetmez ölümcül ihanetleri
bilir, ihanete merhamet
merhamete ihanettir
ey oğul, diyesin
düzen değil, düzenek
en kahpesinden
sistem değil, sis perdesi
gafletin yargısında adalet dediğin
oysa Amed’in kanunları
kayırmaz namussuzu hak aşkına
zindanlar göze alan 
delikanlılar kaynar 
Hançepek, Saraykapı, Alipaşa
halel getirilmezler adamlığa

ey oğul, susmayasın
susmak kusmaktır
içinde iyi olan ne varsaları
Kürdistan güçsüzü affeder
Kürdistan dilsizini affetmez
sakın, unutmayasın
ey oğul durmayasın

BARIŞIN KEVOKLARI


Karacadağ’da eriyen karın
şelalesi duyulur Çınar’da
Cahit Sıtkı’nın serçeleri
Ahmed Arif’in yuvalarında
Sezai Karakoç mısraları
gezer durur, hevesli
kadim Suriçi sokaklarında

gözlerin ki gitmez 
bitkin gözlerimden
gözlerin ki kafesime can
gözlerin ki bitmek bilmez
bir çift menfez aynalarda
hücremde neşen
sözümde yüzün
güzümde közün, özümde tözün
severim zulamdan içeri
toylar, efkara döner

kabir böcekleri dolar
gariban, yaralı kederlere
Kürdistan çiçekleri sarar
Kürd çocuklarının 
kardeşlik türküleri haykıran
safderun yüzlerini
bu savaş ölmeli, bu savaş ölmeli
durun siz candaşsınız
bu savaş ölmeli
bu savaşı, bu barış öldürmeli
düşün, ne güzel cinayet
ne civan katliam

SERHİLDAN


ıslıklar, çığlıklara karışır
kan kusar Zilan Deresi
kafataslarında beyinler erir
patlar yürekler kafeslerinde
hasret tüter Tendürek
zulüm taşar süngüler
iblisin demir kartları
biçer masumları, deşer rahimleri
beşikte bebeleri, kimsesiz pirleri

gırtlağına kadar ceset
ah dolar Zilan Deresi
şimdi nereye gitsen ağrı
şimdi nereyi görsen acı 
hıçkırır mitralyözler
namlusunu mazlumlara çeviren
şeytancıklar yüzünden
ölü çocuklara tecavüz eden
 ırkçı zabitlerden alçağını 
görmedi kederli anadolu

faşist teröristlerin ihaneti
kalleşçe yaktı kardeşliği
onarmak erlere düşer
sabırla, umutla, sevgiyle
budur soylu metanet
budur kahpeliğe beşkardeş
gel sen de katıl bize
indir putların kör çehresine
adil, vakur bir sille

SEBAT ZAMANIDIR


Dersim’in gözyaşları
Enfal’in bakışlarında çağlar
Roboski’nin alnından akan
Halepçe’nin kanlı ahıdır
Kerkük tüter Erbil’in burnunda
düğümlenir boğazı Amed’in
Kürdistan dağlarından 
hogir bir uyanış doğar

sabret ey ümmetin yetimi
sakın benzeme barbar ırkçıya
bin kerre namert zulüm 
görsen de zalim olmaman
mahşerde senin şerefindir
sabret ey ümmetin yetimi
karanfiller açana dek Halep’te
kötü günler mevte mahkumdu
sabret ey ümmetin yetimi
surların sırlaşana 
sırların surlaşana dek 

havar, yar yangın yeri
gönülde can pazarı, havar
kan kesik, kan tutuklu, kan kelepçe
sabır senden vazgeçse 
sen sabırdan vazgeçme
sabrın taşına dönüş
milyonlar şehidiyle Kürd Milleti
ancak imanla ilelebed
felaha kavuşacaktır 
sabret, sabrın selamet