TASAVVUF İNCİLERİ

TASAVVUF İNCİLERİ 1

Manasız madde, maddesiz mana: ruhsuz cesettir, gövdesi ruh...

Cenab-ı Hakk hazretlerinin mana aleminde insan ancak kabı kadar sonsuz denizi algılar, hayat suyundan aklı kadar, kalbi kadar anlar.

Bir derde deva, bir yaraya merhem olmayan başkasının hayatına anlam olamaz.

İdrak sırra varınca, arslan ile ceylan kardeş olur kucakta, kurt ile kuzu bir olur.

Bir karıncadan dahi bin hikmet ayan olur, her saniyesinden lezzet alınır yaşamın, acıdan bile... 

Uzlet ki zamanla dağın kendisi kılar sabreden vefalısını, tefekkür ki fikre dönüştürür dostunu. 

Kainata alışamayan müridler, kainatlaşan mürşidlere dönüşür. 

Evren içinde evren içinde evren içinde evren içinde evren bir varlıktayız yokluğun ortasında. 

Bir avuç ışıktan bin türlü sırdaşlık öğrenir cümle karanlık, mukaddes aşk, nefesi olur alemin, can gözünü açana nice alemler ayan olur. 

Hakk'a, hakikate, hukuka aşık yiğitlerin er meydanıdır mücadele, ancak sırra erenler sabit olur gayret yolunda, çilehaneler bahçelere dönüşür cesur yürekleriyle.

Mekke, Medine, Kudüs, Diyarbekir gibi göklerde yoğrulup yere indirilen şehirler, kıyamete dek usanmadan doğrudur evliyalarını, medeniyet özüne döner güzide topraklarda.

Ne mutlu hakkıyla sevenlere, sevilenlere, sırdaş olabilenlere, ne mutlu...

TASAVVUF İNCİLERİ 2

İnsan ki evren içinde evren içinde evren... 
Kainat ki evren içinde evren içinde evren...

İnsan küçük alem, kainat büyük alem, insan ve kainat nasıl da özel...

Geldik gidiyoruz, mesele şu, zulamızda neler var?

İyiliğimiz kadar insanız, doğruluğumuz kadar güzel, vicdanımız kadar onurlu...

Atom bir alem, hücre bir alem, doku bir alem, organ bir alem, orman alem, nehir alem, surlar alem, Diyarbekir bir alem, ülke alem, kıta alem, alem içinde alem... 

Halklardan insanlık, halklardan hayvanat, halklardan nebatat, halklardan haşerat... Ve her halk her tür her cins her renk de ayrı bir alem... 

Alemlerin Rabbine gönülden hamd olsun, çokluk ki O'nun tekliğine ne özel delil... 

Varlık ve yokluk, karanlık ve aydınlık, sıcak ve soğuk, tatlı ve acı... 
Her şey çeşit çeşit, zıt zıt, şekil şekil... Ama kaynak bir... 

Şunca alem içinde sadece insan türünde cani var, insan türünden seri katil çıkabiliyor, insan türünden Hitler gibi vahşi öncüler ve gaddar kitleleri çıkabiliyor, vay ki ne vay, insanın vereceği hesaba... Veyl... 

İçimizde saklı onca kötülük potansiyeline rağmen iyi kalabilmek, doğru olabilmek... Salih insan işte bu yüzden belki melekten üstün olacak... 

İyilere, doğrulara, dürüstlere bin selam... 
Kötülere, hayınlara, zalimlere bin lanet... 

Şu adaletsiz dünyadan sevk, sonsuz adil bir mahşere. Ne mutlu ezmeyenlere, çiğmemeyenlere, yaraları nazikçe saranlara, barış ve kardeşlik için sahiden ömrünü ortaya koyanlara, kandan ve kinden beslenmeyenlere ne mutlu. 

Haklının haksızdan hakkını kökünden söküp alacağı günler ne çetin... Eyvallah... 

Gün gelir menzile varılır, gün gelir elbette ölüm de ölür, iyilere ne mutlu, garibanlara ne mutlu, mazlumlara ne mutlu, zalimlere ne acı. 

O halde yelkenler fora... Üzülme ey mazlum can, hüzünlenme, Allah bizimle... 

İyilere, mazlumlara, doğrulara vekil olarak O yeter. 

Bilal Yavuz 






HAKİKAT LEMALARI


İslam sadece namaz, oruç, zekat değildi. 

Mesela çocukları tecavüzle öldürenleri idam edip adaleti sağlamak da en büyük müslümanlık alametlerinden biriydi.

İşkence edilerek öldürülen masum hayvanların dahi intikamını zalimden söküp almaktı İslam... 

İki halk savaştı mı, aralarında adaleti sağlayarak barışı bulmak, kardeşliği pekiştirmekti İslam... 

Irkçılara, hamaset cahillerine, kibir budalalarına hak için tevazu göstermeden karşı çıkmaktı.

İslam Ömer gibi olmaktı, Ali gibi... 

Hakiki tasavvuf bir tarafa, zamanın miskin ve tembel, cahil bırakan kof tarikatçiliklerine, embesil grupçuluklara karşı durup mümin canların birliğinden yana olmaktı, Akif gibi Kur'an ile terakki peşinde olmaktı. 

İslam, sahtekar münafıkların, yanmayan kefen satıcılarının, din tacirlerinin, yobaz softaların anlattığı yalanlar değildi. 

İslam yalnızca Kur'an ve sahih hadisler, sahih sünnet idi. Bu sarsılmaz yola göreydi hakiki içtihatlar, istişareler, yönetmelikler... 

Sahteliklerle, zayıf rivayetlerin peşinde menfaat kayıklarıyla, bidatlerle, yalan kehanetlerle, embesil miskinliklerle hevasının peşinden sürüklenenlere ne yazık... 

Kendilerini evliya diye peşkeş çeken bu saray soytarıları, canını Allah için veren gerçek evliyalar olan şühedayla hiç bir olabilir mi, kuşkusuz tırnak dahi etmezler. 

Tacirliği din edinen iki yüzlüler elbette hak namına mücadeleye karşı duracaklar, elbette insanları mücadele yerine türlü bidatlerle uyuşturacaklar, ki işleri görülsün, bol bol köleleri olsun, içimizdeki kötüler kötülüğüne devam edecek, asıl soru şu, iyilerin, doğruların ittifakı nerede? 

Sahtekarlar artık ifşa dahi edilmiyor, bu binbir sapkın yola sapış, tükeniş nereye kadar? İnsanları tek yol olan hakka, hukuka çağıracak davetçiler nerede? 

İslam'ın işine gelen tarafını alıp işine gelmeyen tarafını gizlemeye çabalayan sinsi hilebazlara yazıklar olsun. 

İslam'ı ırkçılığına peçe yapmak isteyen haysiyetsizlere yazıklar olsun. 

Müslümanlar hakiki İslam hukukuna itaat etselerdi, bugün her imanlı millet tüm haklarını almış olurdu, öz anadillerde hakiki eğitimler sağlanmış olurdu, hakiki cezalar gelir, katliamlar, tecavüzler, hırsızlıklar, sapkınlıklar iyice azalmış olurdu. 

İçimizdeki gayrimüslim azınlıklar dahi dünyada en güzel kanunlarla güvence altında olurdu. Harici ve rafızi ve evanjelist ve siyonist ve faşist olan bütün bir terör hadisesi kökünden kurutulurdu. 

Canlarımız kudret elinde olan Cenab-ı Hakk hazretlerine kasem olsun ki, bize gereken gayret imanımızda saklıdır, yeter ki inanalım, azmedelim, başarabiliriz, dünyanın türlü türlü o vatandaşını yönetemediği boş yönetim biçimleri hep hikaye, her yerde çılgınca zulümler var, tek kurtuluş Asr-ı Saadet özüne geri dönmek, dosdoğru bir yönetime ancak o zaman yine kavuşabilir iman edenler, insanlık... 

Ancak o zaman hiçbir firavun bir devleti maske edinip bir millete zulmedemez... 

İslam sadece namaz, oruç, zekat değildi. 

İslam barıştı, mücadeleydi, iyilikti, doğruluktu, güzellikti, erdemdi, gerçek özgürlüğün yurdu, hakiki mutluluğun ülkesiydi. 

Hayatları ütopyalarla geçenlere aldırmayın, bizim önümüzde hakiki yaşanmış bir asır var, en somut örnek, tarih kitaplarında milyon kaydı ve delili olan ve her kesimin övdüğü bir asalet dönemi önümüzde rehber, o dönem gibi olmasa da yeni bir altınçağı biz de yaşayabilir, yaşatabiliriz... 

Yeter ki sahiden inanalım, ihlas ile azmedelim... Vesselam... 

Bilal Yavuz 





DÜŞÜN EY GÖNÜL

Allah... Sonsuz güç sahibi... Dilerse katrilyon çeşit farklı kainat, farklı cennet-cehennem, farklı eşref-i mahlukat, farklı imtihan-mükafat, farklı canlı-cansız varlık yaratabilir, ki bunlar sadece bize öğretilenler, bilmediğimiz nice ilimler var, dilerse hepsini yok edebilir, varlık-yokluk O'nun kuludur, O'nun kudret elindedir, bilen O, hakim O, kadir O'dur. 

Hiçbirşey Hakk'a imkansız değil, zor değildir. O'nun sonsuz sonsuzluğunu, sonsuz mutlak kudretini yine ancak O bilebilir, sadece O bütünüyle kavrayabilir. Tüm sırların sahibi de, tüm sırları tek bilen de Hu... Dilediğine dilediği kadarını bildirir, dilediğini dilediği kadar güçlendirir. 

Acılar geçicidir, acılar tatların kıymetini kavratır, ışığı karanlıkla anlarsın, acıya takılıp isyan gömleği giyme, sana muhteşem nimetler sunan sahibine şu sınav yerinde herşey istediğin gibi değil diye nankörlük etme, hikmet O'nundur, hangisinin daha hayırlı olduğunu, nedeni, nasılı, niçini en iyi O bilir, yoktan var ettiklerini imtihan etmek elbette Sahibin hakkıdır. 

Seni de, evladını da O yaratmışken, evladında bile başkasının tasarruf hakkını kabul etmezsin, düşün ki anne-yavrudan öte bambaşka bir muhteşemlik, düşün herşeyini sana Hakk vermiş, aileni ve sevdiklerini O vermiş, seni sana bahşetmiş, bazı alimler der ki cehennem bile yokluktan evladır, düşün ki seni yokluktan var etmekle çekip çıkarmış, sana sonsuz bir mutluluk vadediyor, yapacağın tek şey şu kısa ömürde rızasını kazanmak, gönüller almak, dürüst müslüman-iyi insan olmak... 

Hakk'ın hukukundan ağır diyerek korkmak ne büyük akılsızlık... Hırsıza, katile, yolsuza, zalime tam adaletle verilecek o cezalar bugün olsaydı, bugün İslami hukuk yeniden aydınlatmış olsaydı aziz vatanı, caydıracaktı nice canı tatlı kötüyü, iyilerin bu kadar zarar görmesinin, kötülerin "kötülüğünün ödülü olarak" hapiste el üstünde tutulmasının sebebi, Hakk'ın insanlığa rahmet olan hakiki hukukuna karşı gelenlerdir, belki de tüm zulümlerden birer vebal bunların hanesine yazılacaktır. 

Özgürlük, özgürlüğü yaratan Rabbine hakkıyla kul-köle olmaktır. Sahibe sahiden teslim olduğun müddetçe sahiden hür olabileceksin, ancak o demde ilahi rızayla da taçlanınca, ruhun belki asırlardır özlemini çektiği o mutmain huzura ulaşacak, gerçekten hür olacak... Özgürlüğü nefsinin istediğini yapmak sanıyor nefsine köle olanlar... Azgınlığı özgürlük diye haykırıyor hayasızlar... Özgür olamayanlar özgürlüğü ne bilesi... Beşeri tarifler bile günahlara kılıf, zulme kılıf, kendini aldatmaya kılıf... 

Tefekkür, kalb ve akıl ve ruh üçgeni benliğinin azığıdır, tefekkür edebildiğin kadar şu sevda göklü okyanustan payın vardır, deryayı kabını genişlettikçe daha fazla anlayabilir, içine alabilirsin. 

Düşün ey gönül, kalbinin aklıyla, aklının kalbiyle, kendine gelip kendinden geçerek düşün... Ulaşılmaz, erişilmez, en elit en görkemli, en haşmetli, en kudretli... 

Hayranlığı duyman gereken tek bir... Allah-u ekber, vallahi ekber, aşka kasem olsun ki ekber, ekber, ekber... 
Alem içinde alem içinde alem içinde alem hayat ırmakları hep O'nun eseri. Cümle can bir araya gelse O'nun yoktan var ettiği bir gözü bile yoktan var edemez, ki vardan var olan zamane icatların da sahibi Hakk, olanların, sebeplerin, ilhamların, düşlerin, gayretleri, enerjilerin, olmayanların, herşeyin ama herşeyin tek sahibi Hu... 

Varlığın zerreleri adedince hamd O'na, şükür O'na, sevgi O'na... Kimse O'nun kadar sevemez, sevilemez... Güzelliği yaratandan daha güzel kim olabilir! İyiliği yaratandan daha iyi kim! Tüm güzel isimler hep O'nundur. 

Bilal Yavuz 


CEZBE MEVSİMİ

Hakk aşkıyla zikirde alemler kendi lisanlarınca...
Hu der yer ve gök, Hu der varlık, yokluk, canlı, cansız... 
Olanlar, olmayanlar, ihtimaller, yeniler, eskiler, herşey O'nun...

Cennetler Hakk aşkıyla saçar güzelliğini Hakk dostlarına, cehennem Hakk aşkıyla öfkelenir Hakk düşmanlarına. 

Ruhlar hasretle susayışta visalin nuruna. En üstün ihtişamların Sahibine secde eder kendi üsluplarınca niceler. Allah der atomlar, Allah der yıldızlar, bilip bilemediğimiz, sayıp sayamadığımız uçsuz bucaksız olgular, ummanlar, dağlar, taşlar, ağaçlar. 

Her kainat bir ağaç, her ağaç bir kainat... Sanat içinde sanat, hayret dışında hayret ve şükür üstüne şükür. Hamd olsun atomlar adedince ki, bizi hem insan kılmış hem müslümanız elhamdülillah... 

Adem çağından bu yana tüm peygamberleri, kitapları, melekleri kabul eden, Hakk'ı birleyen tek gerçek din. Her renkten insan Kabe etrafında kardeşçe tavaf edip hayır duada, zikirde. Tıpkı o çeşit çeşit alemler gibi... Girift galaksiler, gökadalar... Can cana candan canan, canan candan cana can. 

Tefekkür paklar, temizler, boyutlar açar, ufuklar açar, çiçekler açar dimağlarda, dünya dünya... 

Bilal Yavuz 

GÜZELLİĞİN SIRRI




Tekniğin terakkisi de bir Hakk rahmeti... Enerji üreten güneş panelleri, su üreten oksijen panelleri derken başka bir çağ başladı.

Su ve petrolün gittikçe tükenişi, küresel ısınmanın artışı ile ilişkili süreçler. 

Artık su ve enerji belki de böyle sistemlerle sağlanacak önümüzdeki yıllarda, belki daha çok var, belki nasib olmayacak dünyanın bunu görmesi.

Ancak şu var ki Rab, sahiden Rahman, Rahim... Teknolojinin de, doğanın da sahibi, hangi yol olursa olsun ki yolların hepsi kudret elinde, Hakk dünyada kulunu rızıksız bırakmıyor, öteki alemde de razı olduklarını rızıksız bırakmayacak...

İnsana rağmen insanlığı kurtarıyor Allah... Her gün her gece... Yoksa belalar, zalimlerin zulmü çığ olur yağardı insanlığın tamamına... 

Öyle hassas bir denge var ki herşeyde... Mesela zalim ve süpergüç ülke bile sadece bir tane olmadığından, birbirlerinin nükleerinden çekindiğinden dünya savaşı başlatamıyor, yoksa vahşi nefisleri çoktan bunun hayalinde.

Bu hayatta şunu anladım. Zalimler cehennemi sonuna kadar hak ediyor. Şişkin egolarıyla küçücük gövdeli  zalimler çok büyük suçlar işliyor, dünyanın, doğanın, insanlığın kanına giriyor, yüce Sahibe nankörlük ediyor, yeryüzünde haksızca canlar vuruyor, fitneler çıkarıyor.

Adalet hayallerde ama dünyada yok, demek ki bir kübra mahkemeye bırakılıyor. Adalet mümkün ama insanlar yüzünden yok, adaletin dünyada yokluğu mahşerde olacak kusursuz mevcudiyetine, mutlak adalete ne güzel delil... Öyle bir adalet günü ki o gün hakim de, hakimler hakimi Rab... Gerçek sonsuz hakim...

Adalet sırf bu dünyada sağlanmıyor diye Hakk'a isyan eden bir insan gördüğüm en keriz zihniyet... Düşün ki başkasına zulmedenlerden olmamış ama başkasına zulmedenler yüzünden isyanla, nankörlükle yoldan çıkmış, kendine zulmetmiş... O sevmediği din tüccarı münafıklar yüzünden yoldan çıkarak onların kendisine cellat olmasına enayice izin vermiş... 

Oysa İslam'dan insana bakan gerçek müminler rahatça hakikati görebiliyor şu yıllarda, kusur hakikatte değil, kusur günahkar müslümanlardan ve en büyük kusur içimize sızan münafıklarda!

Din tacirleri yüzünden hakikatten soğumamalı, bilakis hakikatin örneği olmalı ki insanlık, rahatça doğru örnekle, sahteleri ayırt edebilsin. 

Yaşam ırmağı akışa devam ediyor, her can kendi döneminden sorumlu, yaralara merhem oldukça yaralarımız kapanır, suyun güzide örnekleri oldukça. 

Kıyamet diye endişeye ne hacet, hepimizin ölümü kendi kıyametimiz olacak. Mühim olan ne bıraktığımız... Güzellik mi, çirkinlik mi?

İnsan iyi oldukça güzel, güzel oldukça cennetlere layık...

Bilal Yavuz 

TEFEKKÜR MEVSİMİ


Ruh alemi, ten alemi, hücre alemi, zerre alemi, küre alemi, yıldız alemi, hava, su, toprak, ateş, rüzgâr alemi, oksijen ve hidrojen alemi, atom alemi, organ alemi, yürek alemi, beyin alemi, yer çekim alemi, ekosistem alemi, daha nice alemler, birbiriyle alakadar, ilişkili. Ve bu bağlar üzerinde hassas dengeler, bilinçli hareketler, planlı tohumlar, programlı adımlar. Hepsinin bütününde pek hassas bir ölçü üzerinde hayat çizgisi. Mesela güneş alemini aradan çeksen hayat kalmaz. Mesela arı türü mazallah yok olsa, etki etkiyi doğurur, kıyametler gibi bir felaket oluşur.

Özetle tüm zerrelerin sahibi olmayan tüm kürelerin sahibi olamaz, zerreden kürreye, makrodan mikroya herşey sadece bir kaynaktan gelebilir, tek kaynaktan çıkmayan alemler birbiriyle böyle uyumlu olamaz, nizamlar böylesine birbirini çalıştıran bir toplu düzen oluşturamazdı, kısacası hayat hayatta kalamaz, tutunamazdı. Birbirine muhtaç şu alemler de ayakta kalamazdı. Tevhidin ne güzel delili. Ki zaten hiçbirşey oluşamazdı, tek bir kutsal kaynaktan gelmeseydi. Ancak tek bir kutsal kaynak, içinden çıkanlara hakim olabilir. Ancak o kaynağın tek bir mukaddes Sahibi olabilir, birbiriyle çakışmayan, ulu bir nizamı olabilir. Varlığın, yokluğun üstünde bir gücü olmalı ki, varlık ve yokluk sahası mutlak gücünden, mutlak iradesiyle, mutlak emriyle meydana gelebilsin. 

Yaşamın, ölümün sahibi O, yoktan var etmenin, yoktan var olmanın, yoktan var edilmenin, yok etmenin, varlığın ve yokluğun sahibi O... Tek kaynak, Hakk'ın sonsuz kudreti... O tekten daha tek, birden daha bir, tekbir. O ezeli ve ebedi mevcud, ezeli ve ebedi Sahib, kadim mevcudiyeti kendinden, tek gerçek bağımsız Zat... Herşey, ihtimaller, mümkünler, imkansızlar hep O'nun gücüne bağlı, tek Samed O, herşey O'na muhtaç...

Bilinenlerin, bilinmeyenlerin, olmuşların, olacakların, olmayacaklarını, olmayanların, olabilirlerin, herşeyin, herkesin tek Rabbi, tek ilah, Allah... Alemlerin Rabbi... Herşeye kadir, ne dilerse yapabilir. Sayısız alemler, bilinçler, programlar, ölçüler, uyumlar, bağlar, harika bütünlük elbette ancak böyle muhteşem bir Hakim Rabbin kudretiyle oluşabilirdi. Dilerse vesilesiz de yaratır, dilerse dilediğini dilediğine vesile de kılar, gücü sınırsız...

Ancak herşeyi yoktan var eden birşeyi, ancak birşeyi yoktan var eden herşeyi yoktan var edebilir. Ölçüleri birbirine bağlamış bu hassas kusursuz sonsuz nizamın ancak tek bir kadim, ezeli ve ebedi, ölümsüz, baki, kadir, hakim Rabbi olabilir. Sadece bu dünya bile her sene milyonlarca canlı evrenlerin doğup öldükleri bir misafirhane... Her bahar yeniden dirilen bir cihan akışı... Allah'a hiçbirşey zor değil... Bir kez yoktan var eden, sonsuz kez yoktan var etmeye bile kadirdir. Şu birinci diriliş hayatımıza gözünü kör edip mahşerde olacak ikinci dirilişi inkar edene ne yazık, ne hazin bir ahmaklık...

Üflemekle güneşi söndüremezler, gözünü kapayan kendine gece yapar. Sebeplerin Rabbi Allaha iman varken, nankörlük edip sabeplere tapanların ahvali ne acı. Hakikat, akıl, mantık ortadayken sırf atalarımız diyerek karanlıkta ısrarla çürüyüşler ne hazin... Mucize istersen Kur'an yeter, nasihat istersen ölüm yeter, yoldaş istersen tefekkür yeter, düşün ey gönül, düşünen bulur, biiznillah, eyvallah... 

Bilal Yavuz 


RAMAZAN BAHÇESİNDEN BİR DEMET

 

Varlığı kendinden, varlığı ezelden ebede kadar tek zat, yüce Rabbimiz...

O'nun yoktan var ettiği mevcudiyetimiz gölge varlıktır, O dilediği müddetçe varız, O'nun kudretine bağlı bize bahşettiği varlığımız, yine hepsinin sahibi O...

Varlık ve yokluk sahası Hakk'ın emrinde, yaratılmış bir beyinle yaratılmadan sonsuzca var olan, zamandan ve mekandan münezzeh olan Hakk hazretlerini elbette ancak bildirdiği kadarıyla bilebiliriz. 

Bir testi, uçsuz bucaksız bir okyanusu ancak içine alabildiğince hissedebilir, sınırsız kudretini algılayışımız ancak sınırlarımız kadar. Biz sınırlıyız, O'nun gücüyse sınırsız. Biz O'nun kudretine bağımlıyız, O ise tek bağımsız... 

Sayısız mucizelerin parıldadığı alemleri de zaten ancak böyle bir Zat yoktan var edebilirdi, katrilyonlarca harika olayların gerçekleştiği şu evren bile delil olarak yeterdi. Ki bilinen, bilinmeyen nice alemler var, hepsi O'nun mutlak hükümranlığının sanatı...

O'nu en güzel kendisi anlatabilir, O'nu tamamen ancak kendisi bilebilir. Kimse O'nun kadar sevemez, sevilemez. Rızkımıza bir bak, milyarlarca canlıyı bizim için feda ediyor, dünyayı ve fezayı bize hizmetkar kılmış. Sonsuzluğun zerreleri adedince hamd, sena, şükür, teşekkür... 

La ilahe illallah... Öyle muhteşem bir hakikat ki, söyleyince ruhu huzura erdiren, nefes nefes, kalbin aklına, aklın kalbine şifa bahşeden... 

Ramazan ayı tefekkür ayı... İnsan düşündükçe gelişen, duaya durdukça değerlenen, sıddıklaştıkça hekimleşen... 

İnsan insanın vatanı oldukça gönül kesilen, Hakk aşkıyla bahçeler biriktiren... 

Kıyamet kıyamet yeşeren bir dirilişin mimarı olanlara ne mutlu. 

Bilal Yavuz 

YAPILMASI GEREKEN



Irkçılık, inkardan sonra en büyük günahlardan biridir. Ben ateşten, Adem topraktan diyerek emre itaat etmeyen ilk ırkçı iblis şeytanıdır, rezil ahvali, onu bekleyen acı akıbet ortada. Düşün ki meleklerle beraber bulunan cennet ehli iblisi, şeytan yapıp ebedi cehennem ehli kılacak olay kibirli ırkçılık, kendini üstün sayma hastalığı... Siyonistler, naziler gibi kendi kavmini üstün sanmak ne büyük ahmaklık... Ve bu Hakk'a iftira... Hakikate ihanet... Rasulullah aleyhisselam sözüdür, ırkçılık yapan bizden değildir, var mı daha ötesi? 

Kur'an mucizesi ortada iken inkar ve ırkçılık ne hazin akılsızlık... Taşıyıcı ve aşılayıcı rüzgarları, ekosistemi, yüzbinlerce ton suyu içinde barındıran bulutların ağırlığını, dağların bulutlar gibi sürüklenişi, balı dişi arıların üretmesini, güneşin sabit olmayışını, dünyanın düz olmayışını, bu yüzyılda bilim adamlarının yeni keşfettiği nice hadiseyi 14 asır evvel ümmi bir peygambere indirdiği Kur'an ile insanlığa bildiren Rabbimizi övmeye, anlatmaya kelimeler yetmez, sonsuz teşekkür... 

Kutuplar eriyor, sular yükseliyor, karalar eksiltiliyor, Kur'an ki ta o zamandan arzın eksiltilmesini bildiriyor. Geçtiğimiz yıllarda Ezher profesöründen nakledilene göre 7 Japon bilim adamı müslüman oldu. Kur'an'da yedi kez zeytin bir kez incir geçmekte, bir tavsiye üzerine bu ölçüyle yaşlılığı geciktiren bir formül bulmuşlardı. Bu tesadüf olamaz demişler, vakıa onları İslam'a yönlendirdi. Bitkilerde dişilik ve erkeklik var, bu da son asırda keşfedildi. Oysa daha önce Furkan bize bildirmişti. Bebeğin rahimde üç karanlık evresini de yine kelamullah bildirmişti. Modern biyoloji daha yeni keşfediyor. Prembriyonik, embriyonik, fetal evre... Youtube üzerinden Kuran'ın 24 Bilimsel Mucizesi adlı çalışmayı kıymetli okurlara tavsiye ediyorum. 

Hakikat aşikarken, batıla sapmak ne diye. Irkçılığın insanlığa getirdiği vahşet ve mahşerde alacağı ceza ortadayken, ısrarla ırkçı olmak ne diye. Hayvana, doğaya gösterilen merhamet insandan esirgeniyor. Ülkede milyonlarca muhacir kardeşimiz var, çoğu yaşlı, kadın, çocuk. Elbette denetim olsun, suçlu cazasını çeksin, suç potansiyeli olan sınır dışı edilsin, hatta şehirlere de akın olmamalıydı, sınırlarda onlara bir bölge kurulmalıydı, ancak yönetim kötü diye, disiplin yok diye toplu düşmanlık ne büyük ırkçılık. İçlerinden kötüler de varsa iyilerin suçu ne. Bizim içimizde kötüler var diye bizim bir suçumuz var mı, onların da suçu yok. Vatandaş veya değil, ülkede kim suçluya o hakkıyla ceza görürse, ağır ve caydırıcı cezalar olursa ülke düzelebilir, aksi takdirde hiç muhacir kalmasa bile sorun çoğalır, kötülük azalmaz. Halkı kin ve nefrete teşvik eden ırkçı ve rezil bir hava estiriliyor bugünlerde, bunu sonu yine mazlum muhacilerin linçlenmesine, öldürülmesine gider. 

Sınırlar iyice kontrol altına alınmalı, sadece savaştan kaçanlar sınırlarda oluşturulacak bölgelere alınmalı. Mesela Pakistan'da savaş yoksa gelen muhacir değilse, vizesiz, kontrolsüz alınmamalı. Burası Avrupa köprüsü değil. Sadece muhacirler için disiplinli bir inisiyatif olmalıydı. İnşallah hayırlılar başa gelir de işler düzene girer. Yoksa işin sonu karanlık... 

Bilal Yavuz 




MUTLULUĞA ÇAĞRI


 

Zıtlar bir araya geliyor ve insana beraber hizmet ediyor, yeri geliyor birbirini tamamlıyor, hizmette birbirine yardım ediyor. Ateş ve su ve toprak ve rüzgar gibi niceler niceler... 

İnsana verilen nimetleri saymaya kalksan sayamazsın, her hücremiz bir evren. Ozonla, yerçekimiyle nice kalkanlarımız var. Dünyanın içindeki ve gökteki güneş yakmıyor yaşamı muhteşem dengeyle. Denizler taşıp ülkeleri yutmuyor, onca dumanımıza rağmen hava kendini azimle temizlemekte... Herşey Hakk'ın izniyle hayatımızı sürdürmeye ayarlı.

Adil taksim olsa aç insan kalmazdı, rızıklar dolup taşıyor insanlık için... Dünya her sene yenileniyor, bize cevherlerini sunuyor. Düşün içme suyunu nasıl da depolanıyor karaya...
Kıtasal sürüklenişi, arzın eksilişini, yıldızların bir yörüngede yüzüşünü, yerin ve göğün yedi katını, semanın genişletilmesini ve daha nice mucizeleri 14 asır evvel bildiren bir Kur'an'ımız var. Düşün ki bilim adamları bu keşifleri daha yeni yapıyor!

Batıl bile İslam'ın muhteşemliğine bir kanıt... Işığı karanlıkla anlarsın. İslam bir güneş, parladıkça batıl karanlığını yok eden... Müminler bir hilal, gecenin ortasında alemi aydınlatan...

Batının refahına aldananlara acı. O refah hırsızlığın, sömürgenin, katliamların sonucu. Dolandırıcılar yüzünden paraya küsmeyip, din tüccarları yüzünden İslam'dan soğudum diyenlere de acı, öyle ki münafıklara nefretleri yüzünden yola daha da sağlam sarılacaklarına yoldan çıkmışlar, ne büyük akılsızlık...

Şu evrende en büyük, en elit, en yüce tek gerçek başarı O'nun rızasını, muhabbetini, dostluğunu kazanmak... En büyük cennet, cennetler cenneti, O'nun rızasıyla cemalini görebilmek... 
Başka arayışlar hep boşluk, hep heba, hep helak, hep naylon, sahte, yalan... 

Nesilleri hakiki tasavvuf ve tefekkür ilmiyle yetiştirebilirsek, işte o zaman temelden değiştirebiliriz, iyileştirebiliriz, gelişebiliriz, işte o zaman olgunlaşır vatanımız, ülkelerin imrendiği huzur ve irfan bahçelerimiz işte o vakit yeşerir. 

Şu yüzyıllık mutsuzluğuzun tek reçetesi burada, herşey denendi mutlu olamadılar, gelin bir de bunu deneyin, o zaman tek üzüntümüz vakit kaybı olacak... 

Bilal Yavuz