TASAVVUF İNCİLERİ

TASAVVUF İNCİLERİ 1

Manasız madde, maddesiz mana: ruhsuz cesettir, gövdesi ruh...

Cenab-ı Hakk hazretlerinin mana aleminde insan ancak kabı kadar sonsuz denizi algılar, hayat suyundan aklı kadar, kalbi kadar anlar.

Bir derde deva, bir yaraya merhem olmayan başkasının hayatına anlam olamaz.

İdrak sırra varınca, arslan ile ceylan kardeş olur kucakta, kurt ile kuzu bir olur.

Bir karıncadan dahi bin hikmet ayan olur, her saniyesinden lezzet alınır yaşamın, acıdan bile... 

Uzlet ki zamanla dağın kendisi kılar sabreden vefalısını, tefekkür ki fikre dönüştürür dostunu. 

Kainata alışamayan müridler, kainatlaşan mürşidlere dönüşür. 

Evren içinde evren içinde evren içinde evren içinde evren bir varlıktayız yokluğun ortasında. 

Bir avuç ışıktan bin türlü sırdaşlık öğrenir cümle karanlık, mukaddes aşk, nefesi olur alemin, can gözünü açana nice alemler ayan olur. 

Hakk'a, hakikate, hukuka aşık yiğitlerin er meydanıdır mücadele, ancak sırra erenler sabit olur gayret yolunda, çilehaneler bahçelere dönüşür cesur yürekleriyle.

Mekke, Medine, Kudüs, Diyarbekir gibi göklerde yoğrulup yere indirilen şehirler, kıyamete dek usanmadan doğrudur evliyalarını, medeniyet özüne döner güzide topraklarda.

Ne mutlu hakkıyla sevenlere, sevilenlere, sırdaş olabilenlere, ne mutlu...

TASAVVUF İNCİLERİ 2

İnsan ki evren içinde evren içinde evren... 
Kainat ki evren içinde evren içinde evren...

İnsan küçük alem, kainat büyük alem, insan ve kainat nasıl da özel...

Geldik gidiyoruz, mesele şu, zulamızda neler var?

İyiliğimiz kadar insanız, doğruluğumuz kadar güzel, vicdanımız kadar onurlu...

Atom bir alem, hücre bir alem, doku bir alem, organ bir alem, orman alem, nehir alem, surlar alem, Diyarbekir bir alem, ülke alem, kıta alem, alem içinde alem... 

Halklardan insanlık, halklardan hayvanat, halklardan nebatat, halklardan haşerat... Ve her halk her tür her cins her renk de ayrı bir alem... 

Alemlerin Rabbine gönülden hamd olsun, çokluk ki O'nun tekliğine ne özel delil... 

Varlık ve yokluk, karanlık ve aydınlık, sıcak ve soğuk, tatlı ve acı... 
Her şey çeşit çeşit, zıt zıt, şekil şekil... Ama kaynak bir... 

Şunca alem içinde sadece insan türünde cani var, insan türünden seri katil çıkabiliyor, insan türünden Hitler gibi vahşi öncüler ve gaddar kitleleri çıkabiliyor, vay ki ne vay, insanın vereceği hesaba... Veyl... 

İçimizde saklı onca kötülük potansiyeline rağmen iyi kalabilmek, doğru olabilmek... Salih insan işte bu yüzden belki melekten üstün olacak... 

İyilere, doğrulara, dürüstlere bin selam... 
Kötülere, hayınlara, zalimlere bin lanet... 

Şu adaletsiz dünyadan sevk, sonsuz adil bir mahşere. Ne mutlu ezmeyenlere, çiğmemeyenlere, yaraları nazikçe saranlara, barış ve kardeşlik için sahiden ömrünü ortaya koyanlara, kandan ve kinden beslenmeyenlere ne mutlu. 

Haklının haksızdan hakkını kökünden söküp alacağı günler ne çetin... Eyvallah... 

Gün gelir menzile varılır, gün gelir elbette ölüm de ölür, iyilere ne mutlu, garibanlara ne mutlu, mazlumlara ne mutlu, zalimlere ne acı. 

O halde yelkenler fora... Üzülme ey mazlum can, hüzünlenme, Allah bizimle... 

İyilere, mazlumlara, doğrulara vekil olarak O yeter. 

Bilal Yavuz