İTİRAFLARIM


Adam öldüren oyunlar ve diziler yasaklanmazsa, şu adaletsiz ortamda inanın bana toplum orta vadede rayından çıkacak, öldürme oranları yüksek seviyelere çıkacaktır. 

Maalesef ben de o oyunlarla, dizilerle büyüyen kuşaktanım. Biz 90 ve milenyum kuşağının işi çok zor, psikolojimiz, alışkanlıklarımız darmaduman... 

Açık yüreklilikle kendimden yola çıkayım, şeytanım çok kuvvetli, 20 yıldır kendisiyle savaşıyorum, sürekli fısıldıyor, kötüyü öldür, kötüyü öldür, kötüyü öldür, neye göre kime göre kötü? Ne kadar kötü veya sahiden kötü mü? Hadi diyelim kötü ama ölümü hak ediyor mu? 

İslam hukukunda bile mesela kısası İslam Devleti uygulardı, kimse kendi kendine bişey yapmaya kalkamazdı. Şimdi aramızda bedel ödemeden rahatça yaşıyor mesela peygamberimize hakaret edenler! İslam Hukuku olsa böyle olmazdı, ancak hükmü yine İslam Devleti uygulardı, bizim haddimiz değil ceza kesmek, devletin hudud çizgisidir. Bugün sadece Allah onları kahretsin diyebiliyoruz, dağıldık, Rabbimiz affetsin biz ümmeti... 

Rabbimize sonsuz hamd olsun İslam ile şereflendik, İslam güneşi olmasaydı çoğumuzun vay haline, kalan azınlık da bu kadar medeni kalamazdı, İslam bizi hem müslüman kıldı hem insan elhamdülillah... İnsanlığı ortaçağ karanlığından İslam çıkardı, İslam toplumuyla etkileşimde idi dünya, ilmi eserleri çalarak, ilkeli tarzları örnek alarak bugün biraz ilerleyebilir batı da... 

Mütedeyyin olanın imtihanı çok daha büyük olabiliyor, şeytanın en büyük düşmanı çünkü mahallemiz, çok dikkatli olmalıyız, bir anlık gaflet bizi zalim kılabilir, öfkeyi kontrol altına almalıyız, şeytanın oyunlarına ayık olmalıyız. 

İçimize üflenen düşmanı öldürme isteğini dizginlemeliyiz her zaman... 
Yan baktın diyerek canlar alınıyor. Biriyle kavga edeceksek aklımıza onun din kardeşimiz olduğunu, onun da bir ana babanın kuzusu olduğunu getirmeliyiz, kavgayı dahi önler bu pozitif düşünce... 

Toplum çok zor, karmaşık, kaoslu bir dönemden geçiyor, çağ kan çanağı, kuşağımız da öfke sembolleriyle büyüdü, hatta öfkeyi oyun kıldık, zanaat kıldık, efekt kıldık, sanat kıldık... 

Bu yüzden herkesten daha çok dikkatli olmalıyız, hiç kavga etmeden şu dünyadan geçmeye çabalamalıyız, üç günlük dünya için değer mi boş ve faydasız münakaşalara, değer mi bir cana sebep olmaya, haksızca öldürmek şirkten sonre en büyük günah, ne ele bir şey geçer ne ruha, külliyen zarar... 

Kendimize, çevremize sürekli merhameti öğütleyelim, şefkati paylaşalım, yoksa işimiz zor hem dünyada hem mahşerde... 

Bilal Yavuz 

MAZLUMU EZDİRME!

Şeref yoksulu bir "üvey baba" çocuğu bir yılda on defadan fazla hastanelik ediyor zevk için! 

Ve daha yeni 4 küsur sene kadar ceza alabilmiş... 

Bu çağrım mazlum çocuklara ve kadınlaradır. 

Anne veya babanız veya "üvey veliniz" ya da kardeşiniz... 

Bir yerde şiddet görüyorsanız korkmadan Allah'a ve devlete sığının, sahipsiz değilsiniz.

Sevgi evleri ve sığınma evleri inanın her gün öldürülme riskinizin olduğu yerden bin kat daha güzel olacaktır. 

Bu zulme şahid olup susanın, aile yıkılmasın diyerek üstünü örtenin de canı cehenneme...

İşkence edene afsız 40 yıl hapis cezası vermeyen, kısası getirmeyen adaletsizliğin de canı cehenneme... 

Zulmün olduğu yerde insanlık yıkılmış, bunun ailesi mi kalmış? 

Allah'ın ve müminlerin laneti yetimleri ezenlerin üzerine olsun. 

Hakiki insanlık ve kahramanlık, şahid olduğun zulme duyarsız kalmamaktır. 

Şahid olduysan imtihanındır, Allah sana mazlumu için fırsat vermiştir. 

Veyl olsun sağır kalanlara... 
Susmayan cesurlara ne mutlu! 

Bilal Yavuz 


Diyarbakır Yazarları


Gerçek şairleri ve yazarları uzletinden anlarsın, zirvesi uzun yalnız dağlardır onlar... 

Güçlünün çanağını yalayan zamane müteşairleri ve tetikçi troller hakiki adamlardan fersah fersah uzaktır. 

Mütefekkirlerin ortak özelliği ahlak ve haysiyettir, omurgadır. 

Omurgasızlardan bunun ne demek olduğunu anlamalarını bekleyemeyiz. 

Omurgasız sürüngenler sadece menfaat peşindedir. 

Omurgalı münevverlerin gayret ve çile yangınıysa toplumunu aydınlatmak, gerçekleri göstermek içindir. 

Edebiyat ortamına dikkatle bakın, patlatılan yalakaların çoğu unutulup gidiyor, sadece şakşak günleri için bir kesim tarafından soytarılıklarına izin veriliyor o kadar. 

Sezai Karakoç gibi hakiki adamlara bir de bakın, düşmanın bile saygı duyduğu onurlu bir ömürle yad ediliyor. 

Yel dağdan ne koparabilir? 

Sahteler boğuldukları bollukta hep ah içinde olacak, yaşayamadıkları onurlu hayatlara özlemle ölecekler. 

Toplumun yüreğinde bir mezarları bile olmayacak, kalemini ihanete malzeme yapan, hainlerin en kötülerindendir çünkü... 

Yüzlerine dikkatli bakan görüyor, kötü kalpleriyle yavaş yavaş suretleri de vahşi yabanlara dönüşüyor, eden yaptığını er geç buluyor. 

İyi için ne gam, doğrular ve iyiler bu bataklık dünyada kendi bahçeleriyle ilgilenecek, kaç gülü kurtarsa o kadar kâr... 

Hele Diyarbakır şairleri ve yazarlarına çok fazla iş düşüyor, birikimleri muazzam, ülkeye daha fazla yön vermemiz elzem... 

Bilal Yavuz