ÖNSÖZ

Özdeyişler bizim milletimiz için çok önemli bir yere sahiptir. Bazen bir söz bir kitaptır insana, bazen bir kitap yalnızca bir söz...

Söz öyle sırlı bir kıvılcım ki, bazen bir kıvılcımı yeter ateşlerin yakamadığı bir yüreğe...

Hicri 1444 yılı tarihe geçecek önemli hadiselerin de vuku bulduğu bir yıl oldu. Kitapta bir araya getirdiğim sözlerin ve şiirlerin çoğu bu seneye ait... 

Kalbim, hissiyatı ile aklıma bu yılın mühim bir kapıyı aralayacak anahtar olabileceğini fısıldıyor. Elbette en doğrusunu şüphesiz ancak Cenab-ı Hakk hazretleri bilir. 

Belki nice depremler, savaşlar, kuraklıklar, hastalıklar göreceğiz... Bu ancak umudumuzu çoğaltmalı daha fazla ve daha fazla... Çünkü asla unutmamalı! 

Aydınlığa en yakın an, gecenin en koyu zamanıdır. Asr-ı Saadet güneşinin izinde, Eyyubi ve Osmanlı gibi aydın devirler hep karanlıklardan sonra yeşermiştir. 

Zaman yeni bir uyanışa gebe... Belki de bu gelen son uyanış... Belki de asırlardır beklenen Altınçağ başlangıcı pek yakındır. 

Hakikat ordusunda olan yiğitler o çağa ulaşmasa bile hakikati haykırdıkça öncü neferler olacaktır. 

Edebiyat, Sanat, Siyaset, Diyanet... Her saha erlerini beklemekte, öyle ahir bir zaman ki, bazen bir söz bin silaha bedeldir. 

Anlam ateşinden meşalelerimizi tutuşturdukça, hikmeti yaydıkça saflarımızda... Hiçbir kimyasal silah, engel olamayacaktır doğruluşumuza... 

Dünya anlamlara aç! Anlamı çoğalt... Anlamlara aç ruhlara anlamları aşıladıkça, en kalıcı fetih olan yürek fetihleri gerçekleştireceğiz... 

Yeter ki sahiden inanalım, gönülden azmedelim... Vesselam... 



DİYARBAKIR NOTLARI 3

Yemekbizden youtube kanalında bir video gördüm. Diyarbekir, Yenişehir okulunun karşısında normal basit görünen bir tostçu... 

Özgüvenle gösteriyor İzmir'den o koli koli sucuktan yayla yumurtalarına kadar gelen ürünleri. Bir oyun olsa böyle rahatça gösterebilir miydi elbette hayır... 
Fiyata bak, sucuklu yumurtalı tost 15 lira, açık ayran 5 lira. Babam da anıtparktaki o bol müşterili meşhur simitçi diyor, işte yiğit oğlu yiğit...

Günde 1200 civarı tost satıyorum diyor. Polislere, memurlara kadar müşterisi var. 

Açgözlü olmamak, kazıklamamak, az kar etmek Rasulullah s. a. v. sünnetidir, sattığın da helalse, besmelen inancın da varsa helal ekmeğin rahatlığı gözlerinden okunur.

Hatta Said Nursi gibi bazı alimler der ki, mümin İslama uygun çalışırsa, tevekkül ve tefekkür ve ibadeti aksatmazsa, inşallah saatleri bir ibadete dönüşür! Ailesinin helal rızkına vesile olmak muhteşem bir ecir... 

Bazı Diyarbakır esnafları son yıllarda huzursuz... Çok az iş yapıyor. Zira açgözlüler, gelen az müşteriyi de kazıklayıp gönderiyorlar, yakında birçoğu emin olun iflas edecektir, dünya ve ahrette bu bakımdan kaybetmek... Toplumu kazıklayarak doyuruyorlar midelerini, ateş dolduruyorlar kendilerine, belki farkında bile değil nicesi!

Sünnete uyan, kazıklamayan adamın işi hem rast gidiyor, hem bereketleniyor, dünya ahret kazanıyorlar, toplum enayi değil, memuru bile böylelerine yönelmiş... 

Bu da İslam mucizesi... Ticarette İslami kurallara, Sünnete uyana güveniyor ateistler bile!

Özetle ey bazı Diyarbekir esnafları, bazı şehirlerin alçak esnafı gibi olma, şehrine yakış, özünü bozma, fıtratına dön, kendini bozma... 

Bir esnaftan dürüstlüğü, onuru, mertliği çıkarsan ne kalır geriye?

Sabah işyerini açarken savaşa girme, tevekkül ve sünnet ile hayırlara vesile olma ümidiyle aç, İslama ve sünnete uy, insanı imkan görme... Gör bak inşallah işin nasıl rast gidiyor!

Diyarbekir ruhuna ihanet eden kazıkçı esnaflara yazıklar olsun!
Diyarbekir ruhuna sadık esnaftan alışverişe devam ey güzel halk... 

Kazıkçılara boykot uygulamanız, mekanlarını boş bırakmanız onların bile iyiliğine... Vebalden kurtarmış olursunuz biraz olsın onları da...

Kazıklanan kesime de tavsiyem kandırılmayı, sömürülmeyi bıraksınlar. Kibirli olan tayfa siz de ancak parayla garsonlara saygın olur değerli sanarsınız kendinizi...

Kazıklanan, itibarı parada sanan, israfla saçıp savuran asla mutlu olamaz, hele Gazze gibi şehirler bu haldeyken, ancak doyumsuzca kazıklanarak her gün avutmaya çalışırlar kendinilerini bazı enayiler...

Değer kazanmak isteyen değer versin, emek versin, topluma merhem olsun, karşılıksız değer görmek neymiş tadar o zaman... 


DİYARBAKIR NOTLARI 2

Bir yakınımın altdairesinde müftülüğe bağlı bir kurs var. Yıllardır kombilerini yakmayarak üstkomşunun kul hakkına, vatandaşlık hakkına giriyorlar. 

Müftülük aranıyor, oradan oraya sevk ediliyor, telefonlara dönülmüyor, iş yokuşa sürülüyor yine! 

Oysa 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 18. maddesinde, yani bu kanunda binevi komşuluk hukukunun çerçevesi çiziliyor. Dolayısıyla taraflardan bir çoğu kombisini yakarken, yakılmayan dairedeki ev ciddi şekilde soğuk olacağı için, diğer taraf ne kadar yakarsa yaksın evinin ısınmasına engel oluyor. Bu konuyla ilgili olarak zaten hukuki düzenlemeler mevcut. İlk başta komşuluk ilişkileri gereği komşudan bu mağduriyetin giderilmesi amacıyla en azından belirli bir derecede kombisinin yakması istenebilir. Eğer uymuyorsa site yönetim kararı alınarak ısıtmanın belirli bir derecede olması konusunda bir karar alınabilir. Bu da olmuyorsa mahallinin bulunduğu ilçe belediyesine giderek şikayette bulunulabilir. Aynı zamanda da bulunulan yerdeki sulh hukuk mahkemesine gidilerek bu konudaki mağduriyet giderilebilir.

Siz de eğer komşunuz durumu varsa, yakmıyorsa uyarın, özellikle site gibi konutlarda oturan durumum yok diyorsa da iyi araştırmalı, madem yok nasıl orada ikamettesin? Durumu olup yakmayan çok yakmanıza sebep oluyorsa vebale giriyor.

Yıllar evvel de müftülük mülakatında başarılı olmuştuk, aradığımızda size döneceğiz diyorlardı, dönüş elbette olmadı, maalesef vebal artık bazılarınca doğal karşılanıyor. 

Ey müftülükler, insanlardan önce kendinize vaaz verin, nasıl kul haklarına girdiğinizin farkında mısınız, içinizde ne kadar makamına ihanet eden varsa, deccale tabi olacak sahtekar hocalardan, iman hariç, farkı neler kalmıştır!

Ey müftüler, ey müftülükler, ey hocalar Allah'tan korkun, vebale girmeyin, makamlarınızın hakkını verin, hainler olarak zinhar tarihe geçmesin hiçbir ilim ehli! 

Mazallah...

Öyle olanın hali ne acıdır! Dünyalık için kendini ve dinini ne kadar satan hain varsa da dünyada, onlara da veyl olsun! 

DİYARBAKIR NOTLARI

1

Ulucamii, Kurşunlu, Behrampaşa gibi hayırlı mekanlarımız işgal altında... 
Uyarsan ya kavga çıkar ya da kötü biriyse iftira ve hakarete başvurur. 
Bazı kadınlardan bahsediyorum, milletin inancına, dinine saygı duymayanlardan...

Zaten sokaklarda dolaşıp o günahı işliyorsun sana yetmiyor mu? Sendeki gafil cürreti Hristiyan ve Yahudi bile etmeye korkar!

Allah'a ibadet edilen yerlerden ne istiyorsun! Müminler abdest alıp namaz kılıp duaya duruyor. Şeytan özellikle bu bazı kadınlara fısıldıyor olmalı... Özellikle Camii avlularına geliyorlar şortla, çıplak bir halde...
Bilinçli ya da bilinçsiz keyif alıyor şeytana uymaktan nicesi, çünkü sokaklarda zaten iş bitirildi, özellikle buralarda iffetli ve izzetli adamlara zorluk yaşatmak istiyor şeytan ve avaneleri... 

Rabbimizden ve insanlıktan hiç utanmaz mısınız? İslam inancında çıplak kıza bakınca abdest gider ya da en azından şüpheye düşer. İbadet edenleri ibadethanesinin avlusunda rahat bırakın bari! 

Onları zor durumlara düşürmeye ne hakkınız var! Ulu Camii içine namazgah bölümüne 1 saatte tam 3 kadın saçı başı açık girdi. Namaz kılanlar içinde gezdi de gezdi! Bir şal bile takmadan! Şimdi bu isyan değil de nedir! 

Ey yetkililer siz ne işe yararsınız? Müze kısmında bir sürü güvenlik görevlisi var! Bu işgal altında olan Camii namazgahlarına da güvenlik görevlisi istiyoruz! Kimsenin dini inancımıza saygsızılığını kabul edemeyiz!

Bizim inancımızda onları öyle görünce uyarmamız dahi gerekiyor, yoksa vebale giriyoruz biz de susarak!

Özetle, Allah'ın evlerine ziyaretlerin, İslam kanunlarına göre olması gerekiyor! Köşeye başörtüleri kurmakla iş bitmiyor! Denetleyin! Görevliler dini kurallara uymayanları özellikle namaz kılınan yerlere almasın!

Başımıza gelen büyük belaların en önemli nedenlerinden biri bu hadsiz küçük zannedilen suçlardır! Oysa Beytullah'a zalimane girmek, İslam'a savaş açmaktır! Bu büyük cürümlere susma ey millet! Mesul olma... 

Zaten sokaklardasınız! Sizin yüzünüzden iffetli müminler yürürken bakmamak için nereye bakacağını şaşırıyor zaten eziyet ediyor, kul haklarına girdikçe giriyorsunuz! 

Bari biz müminleri ibadetgahımızda rahat bırakın! Dini inancımıza bile saygı duymayıp işgale kalkıyorsunuz! Sonra da toplumdan utanmadan sıkılmadan saygı bekliyorsunuz!

Yazıklar olsun böylelerine... Birilerinin çıkıp çekinmeden bu konuları yazması gerekiyordu! Böyle çok önemli suçlara susarsak daha çok büyük bela görürüz!


Geçen gün bir video gördüm. Metropol semtinde ağır hasarlı binalar yıkıldı. Zarar görmeyi sadece başa taş düşmek sanıyorlar. Çevredeki insanlar hep duman altında kaldı. 

O dumanda kimyasal zehirler var! Yıkım esnasında civarda dolaşmayın! Hatta o bölgede olanlar 1 hafta evde dursun, penceresini pek az açsın. Yakın yerlerde asbest havaya karışabiliyor!

Ciğerlere yerleşen asbest lifleri ciğerleri 5-10 yıl içinde çürüterek iflas ettirebiliyor! Yıkım olan yerlerde çocuklarınız en azından 1 ay maskeyle çıksın tavsiyem...

O bölgeleri belediye her gün sulamalı! Çıkan toza kadar herşey temizlenmeli iyice her gün özel ekiplerle! Dikkatsizliğin, bilgisizliğin meyvesini önümüzdeki yıllarda görecek Türkiye!

3

Dün Otogara yakın olan sokaklarda geziyordum. Yeraltına elektrik hatları döşeniyor ama akşam sahipsiz... Hiç nöbetçi göremedim. Varsa da 1-2 nöbetçi yetmez.

Onlar hazine malıdır. Kamunun malı hakkıyla korunmalı. Çocuklar da o hatlardan korunmalı. İyi bir korunma olmayınca, yağmur da yağıyor bu aralar, elektrik çarpılmaları olabilir.

Belediyeler işçilerini ikiye bölse, 1 ekip gündüz 1 ekip gece vardiyasında çalışsa hem sahipsiz kalmaz, hem daha kısa günde bitebilirdi bu hayati çalışmalar...

4

Kayapınar Halk Kütüphanesi yeni açılmış, ziyarete gittim. Henüz kitaplar gelmemiş. 50 dakikada 1 içeriye girebilme gibi garip bir uygulama var. 

Kent meydanı kitap kafede de bu vardı. Olmamalı. Böyle şeyler yüzünden öğrenci olmayan vatandaşlar yararlanamıyor pek... Oysa halkın yerleri oralar!

Ayrıca 75. yoldaki büyük halk kütüphanesine çok yakın... Yakın yerlerde en büyük kütüphaneler! Ve zengin semtlerde!

Metropol, Araştırma, Gaziler, Toki gibi orta halli bölgeler üvey evlat mı? Suriçi ya? Kütüphaneler bile adil dağılmıyor topluma... Zengin semt çocuklarının yanıbaşında olan yerlere gariban olan gençler otobüsle filan gitmek zorunda.

5

Allah iki cihanda yanına bırakmasın tüm mesul siyasilerin, mağduriyet saymakla bitmiyor. 

GAZZE GAZÂDA!

Endonezya, Kudüs ve Şifa hastaneleri
Bombaların altında elektriksiz, susuz! 
Ve hakiki kahraman doktorlar ki... 
Son telefon ışığıyla, narkozsuz!
Çocukların hayatı için savaşmakta... 
Siyonistlerin doktorları bile canavar! 
Ve siz batının doktorları neredesiniz? 
İnsan ve çocuk, yalnız sizin mi ülkeniz!
Nerede insanlık? Neden dilsizsiniz! 
Gazze! Fosforlarla korkakça yakılan bu halk! 
Şimdi yeryüzünün en cesur halkıdır! 
Yediden yetmişe Ashab'ın yiğit varisleri! 
Siz dünyanın en ucunda hayınca titrerken! 
Onlar alemlerin Rabbi Allah için canından! 
Malından ve yurdundan geçerek gerçek sevdayla! 
Hemde yanıbaşında şeytanlarla yüzyüze! 
Dünyanın en asil nöbetini tutmaktalar! 
Bu nöbet ki Saadet Asrından mirastır! 
Ey şehid oğlu şehid oğlu şehid ey Gazze! 
Ceddinin mezarları Çanakkale'de dururken... 
Faşistler hiç utanmadan sana iftira attı! 
Mehmed Akif şimdi olsa yüzlerine tükürür! 
En küçük bir savaşta batıya kaçacak itler! 
Toprakları sattılar dedi ne kahpe yalan! 
Seni kendileriyle karıştırdı çomarlar! 
Dünya bunlardan arsız, namussuzu görmüş mü? 
Ecdadın sayesinde kurtulan bir vatanda! 
Anasından piç doğmadığı için minnettar! 
Olacağına sana ve şüheda ceddine! 
Bırak yanında durmayı, ecdada ihanet ederek... 
Hayınca, şerefsizce, onursuzca karşında durdular! 
Lağım ağızlarıyla siyonistler oldular! 
Sana terör diyenler gerçek teröristlerdir! 
Tarihe geçecektir elbet tüm alçaklar da! 


SALAHADDİN 3

Sene 2044... Huzurla, güvenle insanlığın o barış için yaptığı nükleer silahlanma yarışı sonunda meyvesini vermişti.

Tam 9 aylık bir küresel cinnet sonunda, siyonist ve evanjelist şeytanlar emeline ulaşmış, 10 milyarlık nüfus 1 milyara inmişti. 

Nükleer bombaların zehirlediği tam 33 ülkede, sağ kalanlar dağ başlarında kabileler halinde klanlar oluşturmuştu.

Bazı yerlerde küçük klan savaşları oluyor, yenenler açlıktan yenilenleri yiyordu. 

İşte seküler sözde yasaların, bencilce kötülüğe dalmanın neticesi! İşte modern insancıkların getirdiği çağdaş modern yenilikçi reformist liberal canavar dünya! 

Bilin bakalım nükleer yemeyen ülke kimdi? Terörist Siyonistan, İsrail Terör Devleti... Başında tarihin en alçak kölelerinden Netanyahu gibi küçük gözleri pörtlek deccalcıklarla... 

Türkiye, Suudi Arabistan, İran, Mısır, Kürdistan, Şam, Irak, Katar, Yemen, Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Ummam, Ürdün, Afganistan, Pakistan, Malezya... Vahşi ABD, Rusya, Çin şeytanlarına takılan Ortadoğu ve Asya ülkeleri hep harab olmuş, turab olmuştu! 

Yahudi zalimler BOP için ellerini ovuşturuyordu. Vahşetten süper şeytanlar da kaçamamıştı, AB ve Kore, Japonya dahi son 3 ayda nükleer bombalar altındaydı. 

Çin dünyayı alma hevesiyle ABD ve Rusya köpeklerinin birbirini tamamen öldürmesini bekliyordu. Rusya ikiye bölünmüş, müslüman olan bir kesim müminlerle beraber doğudaki bölgeleri ele geçirmişti. ABD şeytanı kendi içinde 10 parçaya bölünmüştü. 
Horasan ve Doğu Rusya'da siyah sancaklılar cemiyeti gittikçe filizlenmeye başlamıştı. 

Salahaddin, dünyaya kök salan mücahid teşkilatını, Kassam Tugayları, Hamas ve İhvan ile birleştirmişti. Kahraman Şehid Ebuubeyde oğlu Ubeyde liderliği kendisine devretmiş ve Salahaddin'in Sancaktar Komutanı olmuştu. Tarih tekerrür mü ediyordu? 
Salahaddin o gariban yetim de bir Mehdi olabilecek miydi? 

Tarih yeni bir Kudüs Fatihi mi doğuruyordu? Muhammed Salahaddin El-Horasani... Dünya pislikleri bu künyeden tir tir titriyordu. Salahaddin ilk kez dünyaya seslendi. 

Ey uslanmayan, ey ihtiras ve bencillik ve körlükle kendini mahveden modern insanlık! Biz geldik! 

İmam Mehdi Aleyhisselam ve Mesih İsa aleyhisselam'ın öncü neferleri! Rasûlullah aleyhisselam'ın ordusu, İslam'ın hizmetkar askerleri... Hakk lütfuyla inşallah... Dünyanın, insanlığın, mazlumların intikamını siyonist köpeklerden almaya geldik... Bismillah... 

Her gün birinizden temizledik dünyayı ve işte şimdi bugün dünyadan hepinizi temizlemeye geldik! 

Şeyh Said, Said Nursi, Mehmed Akif, Seyyid Kutub, Hasan Elbenna, Ahmed Yasin, Sezai Karakoç, Nureddin Yıldız, İhsan Şenocak, Cahid Zarifoğlu, Şamil Basayev, Şehid Mursi, Halid Meşal, Ebuubeyde ah ki ne ah, ne arslanlar gördü de bugünlere geldi bu güzide mücadele... Daima elhamdülillah... 

Elbette Allahuakbar! 
Elbette bir hilal yetecek Hakk izniyle yine tüm karanlıklara... 
Hep öyle olmadı mı! 








WORLD CHİLDREN'S DAY

Ey dünya ülkeleri ey çağın insanları!
Siyonist canavarlar bebeklerimizi yakarken!
Hiç umursamadan büyüttünüz bebeklerinizi!
Başkanlarınıza baskı kurabilirdiniz
Siyonist markaları seçmeyebilirdiniz
Küresel boykotları başlatabilirdiniz
Barış ordularını gönderebilirdiniz
Fosfor bombaları altında bir ömür geçirmek! 
Teröristlerin kuşattığı öz vatanında
Bazı günler çocuğuna ekmek dahi bulamamak... 
Cebinizde kefenle dolaşmak nedir bilir misiniz?
Ey dünya ülkeleri ey çağın dilsizleri! 
Biz yanıbaşında korkmazken bu canavarlardan... 
Siz dünyanın en ucunda korkarak sustunuz! 
Bize ihanet ettiniz, bize ihanet ettiniz!
İnsanlığa, kalbinize ihanet ettiniz! 
Ellerini, ayaklarını, ağzını bağladığınız
Vicdanınızdan asla kaçamayacaksınız... 
Katillere susmamak, ortak olmamaktı kana! 
Siyonazist yamyamlar yutarken çocukları! 
Ve destek gönderirken barbar Amerika, yılan Britanya! 
Ortaçağ halkı gibi gerçeklerden kaçtınız! 
Velakin içinizden kaçamayacaksınız! 
Ellerinizde kanla, bağrınızdaki taşla! 
Pısırık yaşamları, hayat sanacaksınız! 
Ruhunuzu daraltan üstünüzdeki vebal! 
Ey dünya ülkeleri ey çağın korkakları! 
Kurtarabilecekken dünya çocuklarını... 
Katletmeyi seçtiniz hemde hiç utanmadan! 
Her sene Dünya Çocuk Gününü kutlayarak... 

1445 - 04.11.23