1444 KİTABI

Bismillah...

Elhamdülillah çabamız yalnızca Allah rızası içindir. 

Biz müslüman mütefekkirler, yazarlar şairler olarak deriz ki... 
Ücretimiz yalnızca Rabbimize aittir. 

Biz üzerimize düşeni yapalım Hakk aşkıyla... 
Azın veya çoğun ne önemi var. 

O'nu hoşnut etmeyi bir başarabilirsek, dost olduğu kişiye zaten alemler dosttur.

Maalesef bugün yayın sahası hainlerle, menfaatçilerle, faşistlerle dolu. 

Bırakın müminlere desteği, hasetten köstek bile olurlar, düşmeniz için her arkanızdan kuyular bile kazarlar. 

Hele Müslüman Kürd yazarlara ve şairlere gizliden veya açıktan düşmanlık eden, kin besleyip ırkçılığını gizleyen enikler doludur ortam... 

Elhamdülillah... İnternet nimetini bahşetti Allah... 
Faydalı kullanan kardeşlerime ne mutlu! 

Parayla otorite kurmaya çalışan kibirli boşlar hep savruldu, planları suya düştü son yıllarda... 

Şimdi kaliteli olana rahatça ulaşılan zamandayız, onca reklam ve imkana rağmen boşlar hep mezarlıkta... 

Belediye müteşairleri daha yaşarken gömüldü, parayla, reklamla, botla azıcık popüler etmişlerdi kendilerini, millet bunların ağızlarıyla hayatlarının tutarlı olmadığını gördü, hemen yüz çevirdi bile... 

Türk Edebiyatı, Kürd Edebiyatı, Türk Şiiri, Kürd Şiiri ancak salihlerin elinde yükselecek yine... 

1000 yıldır olan buydu elhamdülillah ve inşallah yine böyle olacak... 

Geriye kalan çöpleri umursama bile! 

Biz de kendi sahamızda elimizden geldikçe ilim ve sanat ile meşgulüz. 

Bir yeni kitabımızı daha yayınladık. Kitabın adı 1444...

Hicri 1444 senesi ağırlıklı içindekiler. 
Ümmetimize, memleketimize hediyemiz olsun... 

Hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun inşallah...

Bizi sevenlerden ricamız okumaları ve özellikle gençlerimize okutmalarıdır. 

Okudukça gelişeceğiz inşallah, okuyan şuurlu nesillere ne mutlu... 

Kitaplarımıza ulaşmak isteyenler için linkimiz şudur. 
https://bilalyavuz.wordpress.com/bilal-yavuz-kitaplari/

Google aracılığı ile Bilal Yavuz Kitapları yazıp arayanlar da bulabilirler. 

Diyarbakır şairleri ve yazarlarının çoğalması, kaliteli işler yapması temennisiyle... 

Türk Edebiyatı ve Kürd Edebiyatı yiğit yüreklere muhtaç... ESSELAMUNALEYKUM... 



RASÛLULLAHA MEKTUPLAR 1

Vahşi Batı dünya savaşlarında annelerin karnını deşerken... Cesetlere dahi tecavüz ederken! 
Hayvanları bile tiksindiren azgınlıkları yaşarken onlar... 
Sen ölülerin bile arkasından kötü konuşmayınız diyordun Ya Rasûlullah! Yaşamınla, amelinle, dualarınla muhteşem hikmetler öğretiyordun. İlim, medeniyet, ahlak, terakki, gelişim, aydınlık... 
Kuran-ı Kerim güneşimizden ışığını alan sahih hadislerindeydi.
İyiliğin, güzelliğin, doğruluğun sahibi ancak onları yaratan Allah idi. Sana muhteşem iyilikler, güzellikler, doğruluklar bahşetmiş, nakşetmişti. 
Yalancı peygamberler olsa menfaat için Kureyş baronlarının tekliflerini kabul ederdi, çıkar için tavizler verirdi, gücü ele geçirince krallar gibi yaşardı. Sen hep gerçeği anlattın, gerçeğe davet ettin, tekliflere zinhar meyletmedin, asla taviz vermedin, kendinle hiç çelişmedin, en görkemli devlet başkanlığı sana nasib oldu, asla krallar gibi lüks içinde yüzmedin! Allah şahid, melekler şahid, yüzbinlerce sahabe şahid, sahabeden sonra gelen milyonlar ve sonra gelen milyarlar şahid! Sevkimiz, sonsuz kusursuz Hakim Rabbimizin o kusursuz mahkemesine! İslam düşmanlarının nasıl vahşi olduklarını dünyada ancak vahşi olmayan müminler görebiliyor, vahşilerin vahşileri ağırlaması, aydın görmesi pek doğaldır, zira kötüler için aydınlık, kötülüktür!
Zayıfı ezmeyi, dargınlığı, küçümsemeyi, hor görmeyi, gıybeti, iftirayı, yalanı, faizi, kumarı, içkiyi, tacizi, tecavüzü, katilliği, teröristliği, hırsızlığı... İnsanlık için kötü olan herşeyi yasaklayan sana bugün utanmadan iftiralar atıyor tüm caniliklerin mahalles olan canavarlar! Ve nice müslümanım diyenler susuyor! Kötülüğün iyiliğe hücumuna şaşırmıyoruz, kötülük hakettiği cezayı alıp kavrulduğunda yine şaşırmayacağız inşallah... Rabbimiz Allah o gün bizi sana komşu eylesin... Kız bebekleri diri diri toprağa koyanların, kızı oldu diye dinsizlerin dışarıya çıkamadığı zamanlarda sen Mekke sokaklarında omzunda Fatıma annemizle dolaşırdın! Kadına, çocuğa, ihtiyara, engelliye, yetime, mazluma verdiğin değer dillere destandı. Karıncaların dahi hakkını gözeten sendin... Kuşu vefat eden çocuğa teselliye giderdin! 

AKIŞLARCA

Şahiler vurur surları
Közlenir Fatih'in aşkı
Aşkın fatihleri mühür
Şimdi cana can sürgüdür

Sevdanla düğün İstanbul 
Hoşgeldin yâ Rasûlullah
Erlerinle savrulur kül
Ezanla ışıldar sabah

Rahmân aşkıyla yiğitler
Şehid kadehinde kanlar
Sunulur Rahîm'e canlar
Kırılır şevkle zincirler... 

Can cana candan canandır
Canan candan cana candır
Cihad ne güzel canandır
Derdi dertliye devadır

Fuadoğlu sır sırra pîr
Bu meydanda kalb kalbedir
Bir esrar ki, öz özedir! 
Gönül gönül, nehir nehir... 

1445
Bilâl Yavuz 



TÜRK ŞİİRİ CAN ÇEKİŞİYOR

TÜRK ŞİİRİ KÖTÜ DURUMDA

Maalesef diyoruz... Acı gerçekler! Mehmed Akif, Cahit Sıtkı, Ahmed Arif, Necip Fazıl ve Türk şiirinin zirvesi Sezai Karakoç ağabeyden sonra yeni bir kaliteli gerçek Türk Şairi yetişmedi, yetişemedi. Yedi Güzel Adam boşluğu doldurmaya çabaladı bir süre... Bir müddet daha yaşatmaya, yeşertmeye çalıştılar bahçeyi... O kadar! 

Bugün dintüccarlarının ve dinsizlik tüccarlarının ve ırkçıların siyasada köşe kapmaca oyununda belediye müteşairleri sürüldü piyasaya, onca imkana, pohpohlamaya, propagandaya rağmen hiçbiri çerçöp müteşairi olmaktan öteye geçemedi.

Her ideoloji tasmalı mahalle kendi piyonlarını sahneye sürdü, ötekini yok saydı. Hepsi birbirini yok saymada haklıydılar, zira alayı kalitesiz, berbat, niteliksizdi. Bataklıktan çınar çıkmazdı, hiç çıkmadı! 

Türk şiiri Sezai Karakoç ile Kanuni devrini yaşadı. Şimdi sahtekar dolandırıcı müteşairler Türk şiirini dibe çekmek için elinden geleni yapıyor. Ne Türk şiiri ne Arab şiiri ne Fars şiiri ne de Kürd şiiri İslam hakikatinden uzakta asla yükselemeyecek! Hep dibe çökecek... 

Müslüman halkların ülkeleri de sanatı da ne zaman İslam hakikatinden uzaklaştı, o vakit nasıl birer hiç olduklarını gördü, ancak o tüm şeriatiyle İslam şeref verdi size, sizi yalnızca İslam zirveye çıkardı. Tarihin her döneminde İslam hakikatsiz bir hiçtiniz, medeniyetiniz bile yoktu. Safari gibiydiniz zira bugün de ortam adaletsiz haksız bir safari! 

İslam medeniyet getirdi halklara... İslam biricik güneşimizdir, güneşsiz kalan işte kuru ottur, işte beş kuruş etmiyor. 
Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz!

İşte bugün ırkçıları azmış ülkelerimiz dünyanın en gerisindeler. Bir zamanlar müslüman devletlerimiz vardı o yüzden zirvedeydik, merkezdik. Şimdi 3.dünya ülkeleri ligine yerleştirmişler sizleri, gıkınız çıkmıyor. 

Seküler dünya şehvetleri için sattınız onurunuzu, ülkelerinizin şerefini, siz her ulustan azgın olan menfaatçi devşirmeler yüzünden bugün müslüman halklar perişan, müslüman ülkeler zor durumda, sanatlar, kültürler soykırım altında. 

Gökkuşağına düşmanlar, birbirlerini yok etme derdindeler, oysa beraber varken yüksekteydik, İslam ipine tutunmuşken... Şimdi iyiler suskun, ortam kötülere kalmış. Şimdi kafelerden çıkmayan kof nutukçular dönemi... 

Bir kısım yalaka yalayıcılar da imkanları kullanıp gençlerin beynini yıkıyor kürsülerde o kadar, o da cukka aşkına, cukkayı dolduruyor her propagandayla, sahnede, mikrofon başında veya köşesinde farketmez, ekranda ve sosyal medyada, hatta sponsorlu dergiler çıkaranlar bile var, iş o denli ticarete dökülmüş, kemik az gelince birbirine düşenler ayrı yol tutanlar olmuş, propagandayla ruhunu satmaya karşılık küçük bir mahalle verilmiş maşalara, kimi çete değil tabi, uğraşamaz insanlarla, bireysel takılıyor, sadece cebini doldurma telaşında. 

Erbakan hocaya ihanet edenleri yıllardır gördükçe içimizdeki zalimler tarafından nasıl kuşatıldığımızı anladım. Bugün oğlu dışında Erbakan emeğine sahip çıkan kalmamış, sömürenler o kadar çok sömürmüş ki artık cukka kazanamayınca sömürmeyi de bırakmış, şimdi başka isimleri sömürüyorlar. Dava diyerek çaldılar, çırptılar, ihanet ettiler. Sahalar farketmiyor, hepsi aynıydı, davaları hep yolsuzluktu. Menfaat eninde sonunda birleştirdi tüm zalimleri, sahtekarları, hainleri, karaktersizleri. Ve hiç utanmadan, sıkılmadan kendilerini bir dava adamı görüyor kepaze domdomlar, yardakçı puştlar, soysuz zamazingolar... Alayınız satılık, alayınız omurgasız! 

Elbette iyi iş yapmaya çalışanlar da oluyordur ama pek görülmüyor, zira azgınlar o kadar yer kaplamış ki sapık ve sapkınca ve çalınmış imkanlarla, kötü çeteler yüzünden iyiler görünmez olmuş. Menfaatleri için tarikatçi görünenler bile var. 

Türk şiiri, Türk edebiyatı ancak yeni bağımsız Sezai Karakoç olacak ustalar ile hayatta kalabilecek, yiğitler çıkmazsa meydana, şu verimsiz yılların sonu kabristandır, mezarlıktır. Çok yazık olacak... Milletin emeği çarçur edildi, haramzadelerin savaşında kullanıldı, olan şiirimize, sanatımıza, edebiyatımıza oldu.

Cemaatçi, tarikatçi, partici zalimler, holiganlar, holdingçiler, piyonlar, tetikçiler, tasmalılar, üreyip çoğaldıkları her sahayı mahvetti, yaşam alanlarımız kalitesiz muhterislerle, kifayetsiz rezillerle, sözde kralların soytarılarıyla dolup taştı, verimli sahalarımızı hep talan ettiler. Yıktıkça yıktılar... 

Bu dintüccarı, put tüccarı, ırk tüccarı zalim gidişatlara dur demeyen yiğide de yazıklar olsun... Veyl olsun... Çöktüler ülkelerimize... Emekleri heba ettiler. Potansiyelleri yaktılar. Asıl düşman bunlardı göremediniz... 
Siz ekmek kavgası verirken bunlar emeğinizle tatillerde, villalarda, kaltak batakların koynunda. Görün artık... 

Uyanın geç olmadan. İndirin hainleri. Çökün tepelerine. El koyun sizden çaldıklarına. Bir devrimle birleşin, halkları ikna edin başa gelin, zalimleri yakın, bitirin, mahvedin. Sahalarımız özüne dönsün! 




EFSANE DİYARBAKIR ŞİİRLERİ

Hüsrevpaşa bahçesinde
Ötüşür kanatlı güller
Nenolar buruk kilimler yıkar
Hüzünler otağı Aynızülalde
İpariye Minaresi
Şehadet parmağımız
İslam Ordusu şehri
Fiskayadan şereflendirmiş
Gümüş bir mühür
Gibi çağla ey feyizli şelale
Hülleler ve Kelekler
Dicleye düğün dernek
Kızıl marokenden botlar
Ak muslinlerden maşlah
Keçeli kalpaklarda
Savaş borazanlarıyla
Amida her kuşaktan
Her çağdan izleriyle
İçimize hamaklar kurar
Bazalt taşların arasında
Şimdi sızan gönlündür
Serinlesin bahçeler
İnlesin dikenli bülbüller
Bu gece sevdamızın
Bir kanlı düğünü var
Diyarbakır şiirleri
Boyasın nefesleri
Döksün yüreğini keder
Bize lütuftur kader
Görelim Hüda ne eyler
O neylerse güzel eyler 

ÖZLEMÂH


Gönüller gönül olalı
Böyle bir bal hiç tatmış mı
Öyle ki ateş kovanı
Bülbüldür tüm arıları

Çile türküleri gelir
Bu iştiyaklı kovandan
Her peteği alevlidir
Âşığa serinlik kordan! 

Canlar geçmiş de içiçe
Matruşka olmuş bu aşkta
Bu ne girift bir bilmece
Bu ne güzel kardeş yuva

Âşıkların yuvası aşk
İnleşirler meded yâ Hakk
İçler, içten yarılarak... 
Çınar olur çehresi ak

Senden razı olmadıkça
Şöyle dünyaların olsa... 
Söyle ey can, neye yarar? 
İçin yine hasret kokar! 

1445
Bilal Yavuz 

AŞKIN AŞKI

Yürek yüreğe verilmiş
Canlar sofrası serilmiş
Aşkın gülleri yetişmiş
Allah der ruhlar, ağaçlar

Semaya canlar saçılmış
Aşk pazarı mühürlenmiş
Yazan kalemler derilmiş
Allah der gökler, yıldızlar

Âlemler hep Hakk aşkında
Candan eğilmiş boyunlar
Ruhlar secde semâhında
Allah der kuşlar, kanatlar

Dostu Allah olanlara
Dosttur âlemler, kamular
Aşkıyla can değer cana
Allah der canlar, cananlar

Fuadoğlu âciz bir kul 
Hakk aşkıyla kullar hep gül
Aşkla yanan ne özel kül
Allah der aşklar, âşıklar

1445

ARDA GÜLER ŞİİRİ

Şehadet parmağın daima yükselsin göğe
Muhammed Ali yumrukları olsun ayakların
Hep iyi örnek ol çocuk böyle güzelce
Senin gibi yetişecek efendi çocuklara
Dünya dediğin nedir geçer gider tüm hepsi
Kupalar, madalyalar, goller, asistler geçer
Senden kalacak olan onurlu duruşun çocuk
Tevekkülün olacak dünyadan götürdüğün
Hayırlara vesile oldukça kıymetleneceksin
Başarı dediğimiz nedir şu dünyada
Fani olandan başarı mı olurmuş hiç
Tek başarı bizim için ey yaratılan
Yaradan Rabbimizi razı etmektir
İşte ancak o zaman ancak dolacak 
İçimizde hıçkıran o derin boşluk
Kopan fırtınalarımız o dem dinecek 
Damla kavuşunca kadim deryasına 
İşte o zaman candan deryalaşacak
Gerçek huzura erip deryadan olacak
Biz ancak ulu Rabbimizin rızasıyla
Sevgisiyle, rahmetiyle, muhabbetiyle 
Gerçek mutluluğa erebiliriz dostum
O'na dost olanlara alemler dosttur
O'na isyan edenlerin dostu yoktur
Şehadet parmağın daima yükselsin göğe
Muhammed Ali yumrukları olsun ayakların
Hep iyi örnek ol çocuk böyle güzelce
Senin gibi yetişecek efendi çocuklara

SUBHAN

Allah... Öyle ezeli ve ebedi... Öyle sonsuz kusursuz ki... Tarif etmeye yaradılan aciz kalır. Yaradan kendini anlattığı gibidir, kendini ancak Yaradan tam bilebilir. Bizler ancak O'nun ihsanı testimiz kadar haddimiz ölçüsünde anlarız, O'nun sonsuz kusursuz Kudretullâh denizinden...

Varlığın ve yokluğun, yaşamın ve ölümün tek sahibi, hükmedeni O'dur. Yaratması da kendisi gibi kusursuz, eşsiz, benzersizdir. Sonsuz güçtedir. Herşey hal lisanıyla bizim kaynağımız bir diye haykırıyor! Görmüyor musun! Duymuyor musun! Hissetmiyor musun! Dürüstler cennete, yalancılar cehenneme layıktır. 

Var etmesi, var olmamız, var edilmemiz, yokken var edilmemiz, biz yokken bizi var ederek şereflendirmesi, bir düşünsene, ülfet tuzağını bırak, hayretle bir düşünsene! Varlığı daha önce örneği yokken yaratan Allah! Varlık gerçeğini yaratan Allah elbette varlık gerçeğinin tek sahibidir. Yokluk gerçeği sadece O'nun emrinde! Var etmeye güç yedirdiği gibi yok etmeye ancak O güç yetirebilir. Düşünsene gücüne sınır düşünemezsin! Herşeye gücü yeter, ne dilerse olur. Ol emri yeter. 

Mesela adalet gerçeğine bakalım, yine benzeri yokken adaleti var etti. Merhamet gerçeğine bakalım o da öyle. Bütün gerçeklerin sahibi, gerçeklerin tek Rabbi, gerçek Rab, Allah azze ve celle... Bir gerçeği iki zat yaratamaz, yaratmak gerçeğinin tek bir sahibi olabilir, yalnızca bir Zat yaratabilir, yoktan var edilen bir olgu iki kaynaktan gelemez ancak tek kaynaktan gelebilir, yaratma hükümdarlığı ancak tek bir Rabbin olabilir, zira zaten bir tek Rabbimizden başkası yaratamaz, yaratmanın ancak bir sahibi olabilir, düşün bir varlık yalnızca bir kaynaktan gelebilir ve bir varlığın geldiği kaynaktan ancak gelebilir bütün varlıklar, yine ancak varlığa hükmeden bir Rab yokluğa hükmedebilir, bütün işaretler, bütün ölçüler, bütün nizam, birbirine tutunmuş, O'nun Rablığını gösteriyor.

O kimseye muhtaç değil, hepimiz O'na muhtaç, izzet ve şerefi yaratan elbette izzet ve şerefin tek sahibidir. Allah... O'na kullukla ancak biz şerefleniriz uyan! Daima her zaman kendisine kulluk edilmesine tek layık olan ve kendisinden başka ilah olmayan Rabbimizdir Allah... Cennet ve cehennem şayet olmasaydı bu geçrek yine böyle olurdu. En büyük cennet, en büyük başarı, en büyük mutluluk O'nun rızasını kazanmak! Yaradanını razı etmedikçe asla mutlu olamayacaksın ve huzura eremeyeceksin ey yaradılan, şayet ömrün uzatılsaydı, milyonlarca yıl bile geçseydi bu gerçek değişmezdi, içindeki susuz fırtına asla dinmeyecek, içindeki o derin boşluğun asla dolmayacak! Mutsuzluk ancak rızasıyla biter, yegane mukaddes gaye, hedef, ülkü ancak rızasını kazanmak, aşık ol rızasına, gayretle tevekkül et, erenlerden ol, eriyenlerden olma... 

Düşünsene bir anda 33 yaşında olmadık. Beşikten mezara ne dönemler geçirdik, bizi nelere nelere şahid tuttu. Ölümü sadece haberlerden bilmedik, sevdiklerimizi defnettik, kefenledik... Kısmetse bizi de kefenleyecekler, şehadetle, hayırla, güzel sonla nasib olur inşallah... Bebektik, çocuk olduk, kimimiz şimdi yaşlı oldu, ihtiyar oldu. Ailesiz olmadık, bir anda bir araya gelen birbirinden bağımsız askerler olmadık dünyada, hepimize özel alanlar verildi, sevdiklerimiz verildi, sevdiklerimizin sevdiği olduk.

İçimizde alemler, dışımızda alemler, evren gibi sanatlı dizayn edildik, trilyonlarca mucize bünyemizde, belki kentilyonlarca, en doğrusunu Allah bilir. Nice mucizelerin biri çekilse mezara düşer beden, çekilir can... Her an cümle cüzlerimizle bizi ayakta tutuyor, yaşamda tutuyor. Bizi dahi bize O verdi. Yaratan hiç yarattığını bilmez mi! O'ndan daha iyi kimse bilemez, bilen O, biz bilmeyenleriz. Bilmek gerçeğini yaratan da yine O'dur. Ey akılsızlar siz hiç düşünmeyi beceremez misiniz!

Yaratmak hakikati, sonsuz kusursuz, eşsiz benzersiz bir güçtür, ancak tek bir sahibi olabilir, O yüce Zat, elbette büyük Rabbimiz! Yoktan var etmek ancak O'nun şanıdır.