AŞKIN FESTİVALİ


gözlerine kaç geceyi sürme çekmişsin
gözlerine
kameri güzeylerde şems kılan
tabiri imkansız rüyaların aynası yüreğin
yüreğin kaç yüreğin bileğinde gezinir
sen kaç rıhtımlı körfezsin
anılar, yaralar, çöküşler ve duymak
suskuların ahenginden örülen mübarek besteni
tren sirenlerinde sesin
hüzne selam etmiş kumsallarda doğmuşsun
alımlı valsler
narin esanslar ellerin
ellerin kaç bileğin yüreğinde birleşir
sen kaç körfezli rıhtımsın

göklerinin bağrı kristal döşeli
öpülmemiş yüzleri öpülmemiş avuçlarına değdiren
çığlık çığlığa çığlar gözlerin
gözleri birbirine bağlayan bakışlarda kurulmuşsun

hislerin sislerinde
sarsılmaz divanın
sılan; pencereler önünde tenha yusuftutan nasihatleri
neylerin rebablarla
feleklerde kesiştiği dalgalarda durulmuşsun
harabe şatolarda nefesin
baştan ayağa bataklığa saplı masum mücevherlerin
felaha çekildiği çöllerden geçmişsin
okyanusların bağrında duran kimsesiz bir çöl gibi
kalbe elveda etmiş
akıllarda solmuşsun
sen kaç rıhtımlı kaç körfezli rüzgarsın

hep seni aradım Kudüs’ün viran surlarında
merhametindi şavkıyan Diyarbekir hisarında
şimdi fukara bir ömrün kitabe aralığında
çatlar aynanın özündeki ayna
kaynar yaranın közündeki yara
sen kaç rüzgarlı tufansın
sen kaç tufanlı kıyamet
sen kaç kıyametli mahşer
kaç mehşerli cehennem
kaç cehennemli cennetsin
eti kemik geçmiyor şu yürek saati
o ruhu özleyen milyar can
sen kim bilir şimdi hangi
ne doğmaz bir ölüm sevmek çilesi